Dünya Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI Ödülü bu yıl Michael Haneke’nin ‘Aşk’ filmine değer görüldü. Cannes’da Altın Palmiye kazanan film, eleştirmenleri de aşka getirdi. FIPRESCI üyelerinin diledikleri filmi aday gösterebilecekleri ve ona oy verebilecekleri bir seçim sisteminde ‘Aşk’ 225 oyla diğer adaylara fark attı. FIPRESCI Yılın Filmi Ödülü 60. San Sebastian Film Festivali açılışında (21 Eylül) sahibini bulacak.
Herkesi büyüsüyle sarıp sarmalayan, neredeyse hiç çatlak ses çıkmasına fırsat tanımayan filmler vardır; “Aşk” onlardan biri. Çok nadirdir öyle film bulmak. Asghar Farhadi’nin “Ayrılık”ı yakın geçmişten güzel bir örnektir. Ama kazandıkları bütün ödüllere rağmen Terrence Malick’in “Hayat Ağacı”, Roman Polanski’nin “Hayalet Yazar”ı misali filmler gerek eleştirmenler gerek film endüstrisinin içinden gelenler için yolu çatallaştıran yapımlar oldu. Övgülerle yergiler paralel gitti.
Oysa Haneke’nin “Aşk”ı hakkında sinemacı ya da eleştirmen kiminle konuşsam takdir dolu ifadeler duydum. Filmin ilk gösteriminin ardından herkes onun Altın Palmiye’ye layık olduğunu düşünüyordu. Benzer bir durum FIPRESCI’nin yılın filmi seçmelerinde de görüldü. Elbette yılın önde gelen birçok yapımı gündeme geldi ama oylama “Aşk”ı ödüle taşıdı. Michael Haneke zaten bunu hep yapıyor! “Beyaz Bant” da 2009 yılında Cannes Film Festivali’nin “mutlak favorisi” gösterilmiş ve Altın Palmiye’yi kazanmıştı. FIPRESCI’nin Yılın Filmi Ödülü de onu takip etmişti!
Bilmem “Aşk” da internet mafyasının eline düşmüş müdür, onu yasal olmayan yollardan indirip de izleyen var mıdır... Dürüst izleyicilerin büyük bir hevesle beklediklerini tahmin ediyorum. Bazen böyle durumlarda beklentiyi çok yükseltmek iyi değildir, düş kırıklığı yaratır, ama “Aşk” böyle şeylere pabuç bırakmayacak kadar sağlam bir film. Türkiye’deki ilk gösterimini 17 - 23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan İstanbul Film Festivali’nde yapacak. İstanbullu sinemaseverler Filmekimi kapsamında “Aşk”ı izleyebilecek.
Başka bir film için bunu söylemek hakaret bile sayılabilir ama mendilleri hazırlayın! Michael Haneke hepimizin hayatındaki kişisel bir kayba, hastalığa, kedere dokunmayı başarıyor. Şöyle kalplerimizi bir kavrayıp sıkınca gözlerimizden yaşlar boşanıyor!
Benden www.fipresci.org için bir “Aşk” eleştirisi yazmam istenince elim ayağım birbirine dolandı, itiraf edeyim. Bir film artık sinema sanatının bir yapıtı olmanın ötesine geçip de içinizde yer edince onun hakkında yazmak çok zorlaşır. Bugün bana yaz deseler “Hiroşima Sevgilim” için kaç satır geveleyebilirim bilmiyorum. “Torino Atı”nı izledikten sonra da afallamıştım, onu da bir yazı bütünlüğünde ele alamayacak kadar içselleştirmiştim. Oldukça tuhaf bir seçim olduğunu düşünebilirsiniz ama Miloş Forman’ın “Hair” filmiyle de böyle bir ilişkim var. “Bir Zamanlar Osmanlı - Kıyam”ın Sultan III. Ahmed’i Kerem Atabeyoğlu ile üniversite yıllarında nerede “Hair” gösterilse koşa koşa gider izlerdik!
“Aşk”ı da duygularını işe karıştırma haliyle yazabildim, ancak. Umarım Türkiye’de gösterime girdiğinde nihayet hakiki bir başyapıtın hatırı sayılır bir gişe hasılatı elde ettiğine tanık oluruz. Sinemadaki o fabrike edilmiş, yapay, yapmacıklı duygu taklitlerinin içinden hakikiliğiyle hemen sıyrılan “Aşk”a geliriz.