Seçim sistemimizin güvenliğinin en temel temini mevcut yapılma biçimi. Yüksek Seçim Kurulu altında il ve ilçe seçim kurulları ve en altta da her sandık için teşkil edilen sandık seçim kurulu. Her birinde siyasi parti üyeleri var. Sandıklarda ayrıca partilerin müşahit bulundurma hakkı var. Vatandaşlar da dilerlerse oy sayımı sırasında bulunabiliyor.
Bu hep böyle mi olmalı? Böyle mi kalmalı? Her bir şeyimizin bir çipe sığdığı günümüzde fazlasıyla meşakkatli bir seçim yaptığımız doğru.
Ama herkes hemfikirdir ki -yüzde yüz hatasızlık vadetmemesine rağmen- sandık ve seçim güvenliğimizi siyasi partilerin görev aldığı ve denetlediği seçim kurullarına borçluyuz, yani bu manuel sisteme.
Evet çok zahmetli, evet çok büyük bir insan kaynağı gerektiriyor, evet çok masraflı ama bildiğimiz en güvenilir yöntem bu.
Dahası demokrasinin zırt pırt vesayet odakları tarafından kesintiye uğratıldığı, anayasal düzenin askıya alındığı ülkemizde yeniden demokrasiye dönüşün ve inancın da teminatı yine seçim ve sandık güvenliğine dair müspet kanaatimiz.
Bu o kadar önemli ki; en başta toplumsal barışın teminatı.
Bu kadar farklı koldan saldırıya uğramamıza, muhalefetin siyaset dışı her yolu mubah görmesine rağmen halkın iradesinin demokratik tecellisi sayesinde Türkiye bugün hala dimdik ayakta.
13 yılda 11 seçim yapmışız. Bunca badireyi seçimlere güven sayesinde atlattığımızı unutmayalım.
Sokağın hareketlendirildiği bir vasatta özgür seçimler, ülkemiz ve halkımız için en sağlıklı yol olmuştur.
Halkta seçim sonuçlarına dair en ufak bir güvensizlik oluşmuş olsa şüphesiz bugün bambaşka şeyleri konuşuyor olurduk.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanının, "Elektronik oylama çalışmasını parlamentoya sunacağız" açıklamaları dolayısıyla gündeme gelen konu gerçekten önemli.
Konunun hassasiyetine dikkat çekme sebebimiz teknoloji düşmanlığı değil. Kendi nazik tarihimiz içinde seçimlere olan itimadımız önemi.
Üstelik ABD gibi örnekleri düşününce elektronik seçim yapmanın çok da güvenli olduğu kanaati uyanmıyor. Dahası güvenlik endişesini pekiştiren en önemli şey ise bu teknolojinin kara bir delik gibi öngörülemez bir hızla ilerlemesi, siber güvenliksiz bir dünyaya doğru ışık hızıyla sürükleniyor oluşumuz.
Bir taraftan da seçim gerçekten çok büyük bir operasyon. Türkiye'de seçime katılımın çok yüksek olması, siyasi partilerin dinamizmi seçim güvenliğinin dolaylı olarak güvencesi. Aynı zamanda kurumsallaşma zaafımızın da bir göstergesi. Seçimlerin kimsenin umurunda olmadığı İskandinav ülkelerinde seçim fantezisi yapabilirisiniz ama Türkiye'de hayır.
Başbakanların bisikletle işe gittiği bir ülke hiçbir zaman olmayacağız!
Bu saçma sapan muhalefet dilinin pirim yapıyor oluşu da ayrı bir güzelliğimiz!
Dolayısıyla; dünyanın en kusursuz elektronik alt yapısını kursak da ıslak imzalı mazbataları göremediğimiz bir seçime teknolojik olarak evet ama psikolojik olarak hazır değiliz. En azından X kuşağının seçmen potasından düşmesini beklemenizi öneririm!
Ama şunu yapabiliriz, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde millete yaşadığı zorluğu bir daha yaşatmamak adına, varsa bulundukları ilde, yoksa en yakın gümrüklü havalimanında kurulu sandıklarda oy kullanmalarını sağlayabiliriz. Son seçimde vatandaş resmen çile çekti. Oyum zayi olmasın diye işini gücünü bırakıp adresine döndü, bilet bulmakta zorlandı.
Önce hele bir bu kolaylığı sağlayalım, elektronik oy meselesine sonra bakarız.