19 yıllık Erdoğan iktidarının en zor dönemine tanık oluyoruz. Bunda dünyada yaşanan ekonomik atmosferin etkisinin büyük rolü var.
Dünyada emtia borsalarının pandemi öncesi ve bugünkü fiyatlarını incelediğimizde metal, hububat, bitki ve enerji fiyatlarında dikkat çeken artışlar karşımıza çıkıyor. Son 24 ayda dünya emtia fiyatlarında birçok emtiada iki katına varan bir artış söz konusu. Bazı ürünlerde ise üç katı.
Morgan Stanley, Türkiye'nin de içinde olduğu ekonomileri kırılgan 5'li (fragile five) diye tanımlamıştı. Brezilya, Güney Afrika, Endonezya ve Hindistan bu grupta bize eşlik ediyordu. Kırılgan ekonomiler genç dinamik nüfuslarıyla çok çalışacaklardı ve gelişmekte olan ülkeler statüsünü sürdüreceklerdi. Cari açığı olan bu ülkelere dış finansman siyasal zemin uygunsa giriyor ve istihdam alanları yaratıyordu. Ülkelerdeki seçim atmosferini takip ediyorlar ve politik zeminde kayma olursa desteklerini çekiyorlardı.
Ancak dış finansmanın hangi sektörlere yatırım yapacağına ülkelerin stratejik çıkarlarını önceleyen yerel siyasetçilerin değil dış finansmanı yönlendiren bağımsız! küresel kurumların karar verdiğini unutmayalım.
Yabancı yatırımcı doğrudan reel sektöre finansman sağlayacak elbette. Ancak aracı kurumların size biçtiği misyonlar ve işlevler var. Kaldı ki seçtikleri öncelikli alanlar sizin kendi ayaklarınız üstünde durmanıza müsaade etmez.
Kötü senaryo
Türkiye savunma sanayiinde ısrar ettikçe dünya sistemiyle uzlaşamayacak/çatışacaktır. Stratejik sektörlerde Ar-Ge yatırımları yaptıkça size sıcak para gelmeyecektir. Çünkü sıcak parayı yönetenler bağımsız politika izleyen gri ülkeleri sevmezler. Üstelik BM sistemine karşı bir itirazınız varsa ve her ülkenin temsil edildiği bir dünya düzenini vurguluyorsanız işiniz hiç kolay değil. Dünya sistemine itirazınız sürdükçe iktidarda kim olursa olsun size darbe yapmak için fırsat kollarlar.
İyi senaryo
Türkiye geniş bir havzaya hitap ettiği taktirde mevcut sarmaldan kurtulabilir. Asgari 300 milyonluk bir nüfusa yapacağınız üretim, ekonominizi dünyada hak ettiği yere taşıyacaktır. Türkiye yakın coğrafyasında önemli bir üretim üssü ve bir süredir katma değerli ürün ihracatına odaklanmakta.
Türk Kuşağı diye tanımlayacağımız Kazakistan'dan Macaristan'a kadar uzanan hat bizim için çok mühim. Körfez'de yaşanan yeni reel politik süreç bizim için fırsatlar barındırıyor. Afrika ise çok emek verdiğimiz bir saha.
Uzun zamandır Ar-Ge, inovasyon, yazılım gibi alanları destekleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın faaliyetlerini bizim gibi yabancı kuruluşlar da yakinen takip ediyor. Hangi sektörler hangi alandaki şirketler destekleniyor hepsi açık kaynaklarda mevcut.
Kişi başı geliri artırabilmenin, yani refaha ulaşabilmenin yolu ihracat kilogram fiyatını artırmaktan geçiyor. Diğer bir ifadeyle domates, mandalinadan ziyade kilogram ortalamasını 3-4 dolara çıkartacak teknolojik ve markalı ürünler ihraç etmeliyiz.
Unutmayalım ki ekonomik durumumuz bizim toplam kalitemizi yansıtır. Eski hikayelere dönersek, dışarıdan gelecek sıcak para geçmişte olduğu gibi betona, kullanmadığımız yazlıklara ve lüks tatil otellerine gidecektir.
Herkes kendi alanında üretecek ve dünyaya açılacak. Atalar boşuna söylememiş "Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz."