Epeyce bir zamandır yapılan kamuoyu araştırmalarında iki konu öne çıkmakta. Bunların ilki ekonomi, diğeri sığınmacılar mevzu.
İkinci başlığın siyasi fırsatçılar tarafından suni olarak kışkırtıldığı ne kadar gerçekse ilkiyle alakalı olarak ortaya çıktığı da doğrudur.
Haliyle seçimler yaklaşırken Suriye'deki savaştan kaçarak ülkemize sığınan misafirler toplumun ve siyasetin gündeminde olmayı sürdürecek.
Bu yüzden konuyu seçim sürecine etkileri üzerinden takip ederken hem Türkiye'deki Suriyelilere dair nabız tutmak hem de sınırın öte yanında TSK'nın oluşturduğu güvenli bölgede durumun nasıl olduğunu görmek için Bülbülzâde Vakfı'ndan gelen daveti hemen kabul ettim.
Bülbülzade Vakfı merkezi Gaziantep'te bulunan ama alan çalışmalarına bağlı olarak Türkiye'nin pek çok ilinde aktif olan bir sivil toplum kuruluşu. Gençlere yönelik eğitim kültür sanat spor, Suriyeli sığınmacılar için uyum temelli çalışmalar yapıyor.
Vakfın çalışmalarının temelini yeme, içme, barınma gibi biyolojik ihtiyaçlar dışındaki, insanı insan yapan donanımlara odaklanma oluşturuyor. Eğitim ve kültürel donanımı da insani yardım kategorisinde görüyor yani.
Gaziantep modeli diye adlandırılan, Bülbülzade Vakfı başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının, Vali Davut Gül ile Belediye Başkanı Fatma Şahin'in etkin ve nitelikli katkıları sayesinde şehirde bu zor süreç gayet uyumlu ve huzurlu işlemiş.
Suriye'nin kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgelerde Yurt Dışı Türkler Başkanlığı işbirliğiyle dört Anadolu Kültür Merkezi (AKM) açılmış.
Afrin'de, El Bab'da, Cerablus'ta ve Azez'de açılan AKM'lerde küçük çocuklardan gençlere, kadınlara yetişkinlere çeşitli alanlarda seminerler kurslar eğitimler veriliyor.
Gaziantep'teki Suriyeliler için de benzeri çalışmalar devam ediyor. Bundan başka olarak Gaziantep'teki Suriyeli kanaat önderleri ve entelektüellerle birlikte Suriyeli topluluğunun nabzını tutuluyor, uyumu konusunda işbirliği yapıyor.
Güvenli bölgelerdeki kültür merkezlerine kütüphaneler kurmuş Vakıf. Ama raflardaki kitapların sayısı ve türü sınırlı. Artırmak gerek o yüzden. Kitap bağışında bulunmak isteyenler Bülbülzade Vakfının adresine gönderebilirler hediyelerini.
Bu zaruri girişin ardından gözlemlerimi ve dinlediklerimi aktarmak istiyorum şimdi.
**
Savaştan can havliyle, çoluk çocuk, yayan yapıldak kaçan sığınmacılar sınırdaki tel örgülere dayandığında defalarca gittim bölgeye.
İlk kabulleri, ilk çadır kentleri, çadırlardaki zorlu yaşamı defalarca haberleştirdim, izlenimlerimi Star gazetesinde yazdım, televizyonlarda anlattım.
Güvenli bölgeler oluşturulduktan sonra da gittim harekat bölgelerine. Uzmanlarla röportajlar yaptım, yazdım, aktardım.
Öncekilerin aksine bu kez El-Bab'dan memnuniyetle, şükürle, büyük umutlarla döndüm.
Gündelik hayatın normalleştiği, asayiş ve ticaretin rutinleştiği, insanların geleceğe dair inancının arttığı yeni bir evreye geçilmiş çünkü.
**
Halep'in kuzeyindeki El-Bab'a sabah saatlerinde Elbeyli Sınır Kapısından geçerek girdik. Sınır kapısına varana kadar, yaklaşık 1 km'lik bir alana yol boyunca park etmiş tırlar gördük. El-Bab'a girip çıkarken de yollar tırlarla doluydu. Güvenli bölgelerde canlanan gündelik hayatın, ticaretin bir göstergesi olmalı.
Kapıdaki işlemler yarım saati buldu.
Suriye'nin kuzeyine geçtikten sonra dikkatimi çeken ilk şey yolların düzelmesi oldu.
Çünkü Türkiye Şubat 2017'de Fırat Kalkanı Harekatı'yla terör örgütü DEAŞ'tan kurtarılan El Bab ilçesinde diğer güvenli bölgelerde olduğu gibi eğitim, sağlık ve asayiş sisteminin yanı sıra bölgenin alt yapısını ayağa kaldırmak için çalışmalar yaptı, yapıyor.
Yerel konsey tarafından yönetilen El Bab'ın çehresi Türkiye'nin destekleriyle hayli değişmiş. Binaların cephelerindeki kurşun deliklerini saymazsak savaşın izleri ortadan kaldırılmış. Şehirde hiç enkaz moloz görmedim mesela.
Kavşaklarda, yol ayrım noktalarında mevkiye göre Özgür Suriye Ordusu askerleri ya da trafik polisleri denetim yapıyor ama durdurulan bir araca rast gelmiyoruz.
Yol kenarlarındaki çadır sayısı çok azalmış. Araç sayısında ise ciddi artış var. El-Bab ilçe merkezine giderken içinden geçtiğimiz organize sanayi bölgesinde dükkanların hemen tamamı açıktı. Belli ki daha çok çıkma yedek parçalarla mevcut araçlar gereçler tamir edilip kullanıma sunuluyor. Bu bile çarkların dönmeye başlaması için iyi bir başlangıç. Dükkanlarda ustalar çıraklar, çalışanlar yan gelip yatanlar her şey tastamam görünüyor.
El Bab'ın kalkınması ve geri dönen Suriyelilerin istihdamına önemli bir katkıda sunması beklenen yeni Organize Sanayi Bölgesi'nin yapımı tamamlanmış. İlçe merkezine 5 kilometre mesafede yer alan El-Bab 1. Organize Sanayi Bölgesi 561 bin metrekarelik geniş bir arazi üzerine kurulu. Temeli 2018'de atılan Birinci Sanayi Sitesi'nin binlerce insana iş sağlaması, bölgede istikrarın sağlanmasına katkı sunması ve yerel ekonomiyi güçlendirmesi bekleniyor.
Benzin ihtiyacı yol kenarlarındaki tek tabanca yakıt pompalarından karşılanıyor. Ama rafine edilmemiş petrolün kullanılmasından olsa gerek insanın genzini yakan bir hava var şehir merkezinde.
Elektrik direkleri ayakta. Pek çok evin ve işyerinin bahçesinde ya da çatısında güneş panelleri parlıyor.
Tahrip edilen su şebekesi ve sıhhi tesisat onarılmış ama yaz aylarında bazı kuyuların kurumasıyla su sıkıntısı yaşanmaya başlanmış. Yollarda traktör arkalarına bağlanmış su tankerleri görüyoruz, yalpalaya yalpalaya ilerleyen.
El Bab tarıma elverişli topraklara sahip. Araziler zeytin ve fıstık ağaçlarıyla dolu. Tarlalar sürülmüş, toprak kabarmış.
Şehir merkezine girince caddelerdeki kalabalık ve hareketlilik şaşırtıyor beni. Kadınlar gençler çocuklar sokaktalar. Manavlarda meyvelerin sebzelerin bolluğu canlılığı göz alıyor. Muzları çok lezzetli diyorlar, dayanmıyoruz, bir manavdan muz alıyoruz. Tanesi 1 TL!
Ocak 2014 öncesinde yani DAEŞ kenti ele geçirmeden önce El Bab'ın nüfusu 200 bin civarındaydı. DEAŞ'tan kaçanlarla boşalan ilçe nüfusu 40 bine kadar düştü. TSK ve ÖSO'nun ortak mücadelesiyle kurtarılmasının ardından ise ilçe nüfusu hızla arttı. Geri dönüşlerle birlikte halihazırda El Bab'da nüfus 500 bine ulaşmış.
**
El Bab Anadolu Kültür Merkezinde halihazırda 600 kişi eğitim alıyor. Eğitim, kültür, sanat ve fikir çalışmaları, dil kursları, hat ve müzik kursları, meslek edindirme kursları verilen AKM'yi ziyaret ettiğim saatlerde sınıflar dopdoluydu.
Bir grup çocuktan oluşan koro def çalıp şarkılar söylüyor. Bir grup çocuk zeka oyunlarıyla meşgul.
Bir sınıfında karakalem resim çalışması yapıyor genç kızlar. Bir diğerinde hat çalışıyorlar. Birinde Arapça, bir diğerinde Türkçe eğitimi alıyorlar. Bir başka sınıfta Türkiye'den gelen bir uzman özel eğitim öğretmenlerine ders veriyor.
Ben de hemen tamamı kadınlardan, genç kızlardan oluşan bir topluluğa "yeni medya ve dezenformasyon" üzerine bir sunum yaptım. Not alarak, soru sorarak katıldılar toplantıya.
Harap bir şehrin göbeğinde pırıl pırıl bir kültür merkezi.
Yaşadıkları evlerden, yıkıntılardan, sıkıntılardan, travmalardan, çadırlardan çıkıp buraya geliyor ve akşama kadar iyi vakit geçiriyorlar burada. Bir idealin cisimleşmiş hali gibi AKM. Gelecekten kısa bir ön gösterim.
El Bab'dan Türkiye'ye dua minnet ederek, selam göndererek uğurluyorlar beni.
**
Gaziantep'teki Suriyeliler Topluluğu ile buluşuyoruz akşam. Eğitimli kültürlü entelektüellerden oluşan bir topluluk. Gaziantep'teki Suriyelilerin şehre uyumu, sorunların sorunsuz çözümü, Ensar ile iletişimin sağlıklı yürütülmesi gibi konularda inisiyatif alıyorlar. Kanaat önderliği yapıyorlar bir nevi.
Onların ısrarla dikkat çektiği nokta sürece daha fazla katkı verebilmek.
Güvenli bölgelerde ya da Türkiye içinde yürütülen projelere dahil olmak, hem uzmanlık alanlarıyla ilgili hem de Suriyelilerin uyumunun sağlanması, geri dönüş için rızalarının inşa edilmesi gibi süreçlere katılmak istiyorlar.
İşrak adında bir gazete çıkaran Suriyeli gazeteciler bilhassa sağlıklı haberlerin üretilmesi, medya manipülasyonlarının, algı operasyonlarının önlenmesi konusunda Türk medyasıyla işbirliği yapmak istiyorlar.
Bu taleplerin doğru ve isabetli olduğunu düşünüyorum ben de.
Bir milyon Suriyelinin kendi isteğiyle güvenli bölgelere dönüşünü sağlayabilmek için de faydalı bir öneri bu, kalacakların uyumunu sağlayabilmek için de.
İlgili makamlara ve muhataplara işte buradan iletiyorum.