Nevri dönmek; belli etmemeye çalıştığı bir öfkeye kapılmak, çok sinirlenmek demek.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun nevri dönmese, "ablam" dediği Meral Akşener'e "haddini aştı" der mi?
Gözü dönmese, kendisine "Eş Başkan diyesim geliyor" diye sarakaya alınan Özgür Özel'den habersiz iş çevirmeye kalkar mı?
Olay patladığından beri Özgür Özel neden sessiz?
İmamoğlu, Büyükşehir Belediye Meclisindeki İYİ Parti Grup Başkanvekili ile kapalı kapılar arkasında pazarlık yürütürken aslında CHP'nin kurumsal kimliğini çöpe attığını umursamıyor bile.
Özgür Özel'i taktığı falan yok.
Göreceksiniz, İmamoğlu'nun bu nevrinin dönmesi, aklının başından gitmesi, CHP'nin başına İYİ Parti'den çok daha fazla gaile açacak.
Olay bir anda nasıl patladı?
Karşımızda, Kılıçdaroğlu'nun siyasi sinsiliği gibi bir tezgâh var.
Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti'nin her ilde kendi adaylarını ile seçime gitmesinden panikledi.
Mayıs seçimlerinde yedikleri şamarın daha şokunu atlatmadan bir de İstanbul'u kaybetmenin korkusu ile kendisini hafakanlar bastı.
Kılıçdaroğlu'nun Akşener'e yaptığını şimdi o yapıyor.
İYİ Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan ve adamlarıyla iş tutuyor.
Bunu da CHP Genel Merkezi adına yaptığını söylüyor.
tv100 canlı yayınında açıklamalarda bulunan İbrahim Özkan da yaptığı görüşmelerden İYİ Parti Genel Merkezi'nin bilgisi olduğunu özellikle vurguluyor.
Özkan, İmamoğlu ile yaptığı görüşmelerde; İyi Parti'ye üç kazanılacak belediye ve CHP'li 14 belediyede de belediye başkan yardımcılığı ve 25 İBB Meclisi üyeliği önerdiğini açık açık anlatıyor. İmamoğlu'nun da bu talepleri makul karşıladığını ve konuyu genel başkan ve yetkili organlarla görüşeceğini söylediğini aktarıyor.
İşe bakın, Özgür Özel'in haberi yok. CHP Genel Merkezinin haberi yok.
İmamoğlu, ark altından bostan bağışlıyor.
İbrahim Özkan da Akşener'in haberi yok, sallayıp duruyor.
Siyasetin nezaketi, etiği, hukuku, sorumluluğu, itibarı nerede?
Kılıçdaroğlu için her şey mubahtı.
Ekrem İmamoğlu için de her şey mubah...
Başta Akşener, İYİ Parti yönetimi nihayet şunu gördü.
İmamoğlu ve temelde CHP yönetimi, İYİ Parti'yi ciddiye almıyor. Sadece bir dönem kendilerinden istifade edilecek koltuk değneği gibi görüyor.
Nitekim Akşener patladı:
"Çünkü biz onların müstemlekesi olmuşuz kafalarında..."
6'lı masaya oturduklarından beri öyle.
DEVA'ya da, Gelecek Partisi'ne de, Saadet Partisine de öyle baktılar.
Akşener: İkisi de korku...
Akşener'in verdiği tepkide bir önemli nokta daha var.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için ilk defa "korktular" dedi.
"Millet bu arkadaşları istiyor diye o masaya götürdüm, o masadan kovuldum. İkisi de korktu, kabul etmedi."
Siyasi çatışmaların böyle de bir faydası var.
Gün gelir birilerinin yüzüne hakikati söyleyiverirler.
Bu kadarını İmamoğlu da, Yavaş da beklemiyordu.
İmamoğlu siyaseten nöbet geçiriyormuş gibi Akşener'e haddini bildirmeye kalktı;
"Sayıları az da olsa, bir kısım dostlar oyuna geliyorlar. Bazen haddini aşan cümleler de kurabiliyorlar" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da,
"Korkak kelimesini asla kabul etmiyorum. Hiçbir zaman korkmadım, Ama açıkça korkaklıkla suçlanmak zoruma gidiyor. Korkak falan değiliz. Eğer usulüne uygun bir şekilde yol açılırsa aday oluruz." açıklamasını yaptı.
Bir bakıma ortada garanti falan yoktu diyor.
Yani "Akşener, bizi dibi görünmeyen suya iteklemeye kalktı" demeye getiriyor.
Netice, muhalefet 6'lı Masa macerasından daha beter bir gerilim ve çatışmanın içine düştü.
Görünün o ki, bunlar daha iyi günleri...