5 kahraman vatan evlâdını şehit verdiğimiz gün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Abdullah Öcalan'a özgürlük isteyen Aynur Doğan'ın konser programını duyurdu... Hatırlayın geçenlerde Derince Belediyesi, özel bir organizasyon kapsamında Aynur Doğan'ın sahne almasına izin vermemiş, bu yüzden kıyamet kopmuştu... Üzerine onlarca yorum yapıldı... Kimi 'ne var canım bunda, şarkısını söyleyecek' dedi, kimi 'Kürtçe dili yasaklanıyor?' diye yaygara yaptı... Hatta bir siyasetçi eskisi çıktı, 'eskiden makbuldü Aynur Doğan, şimdi ne oldu?' diye sordu... Ya hu eskiden kendisi de makbuldü.. Kendisini sorgulamıyor da Aynur Doğan'a sahip çıkmaya çalışıyor...
**
Şu ya da bu saikle Aynur Doğan bugünün şartlarında bir inatlaşma objesidir... Ekrem İmamoğlu, bunca tantananın ardından; "... gelsin İstanbul'da ben sahne vereceğim kendisine..." diyerek açıkça meydan okumuştur... Bu meydan okuma da elbette başta terörden canı yanmış milletimiz olmak üzere herkesçe not edilmiştir...
**
İsterseniz elbette uzun uzun Aynur Doğan'ın aslında PKK'lı olmadığını, terörle arasına mesafe koyduğunu, bir vakitler çıktığı konserlerde açılan Öcalan posterlerinden onu sorumlu tutmamak gerektiğini falan anlatabilirsiniz... Fakat unutulmamalıdır ki, algı=gerçekliktir...
**
Şöyle ifade edeyim... Aynur Doğan'dan başka şarkıcı mı kalmadı?.. Bu kadar kavga gürültünün ortasında Aynur Doğan'a konser yaptırmak zorunda mısınız?.. Şartlar yumuşar... Size yakın bazı gazete ve televizyonlar, oluşan bu olumsuz atmosferi dağıtır.. Aslında Kürtçe yakılmış halk türkülerini, Aynur Doğan'ın ne de güzel yorumladığı algısı tahkim edilir... PKK'yla ilgisi olmadığı hatta örgütü lanetlediği duyurulur... Sonra aslanlar gibi yaparsınız konserinizi... Bugün bu şartlarda, Fetih Şöleni'nin arifesinde şart mıdır Aynur Doğan konseri...
**
Şimdi asıl soru şu... Beni bildiğimi Sayın İmamoğlu bilmiyor mu?.. Beni gördüğümü Sayın İmamoğlu görmüyor mu?.. Benim taşıdığım kaygıları Sayın İmamoğlu taşımıyor mu?.. Sonuçtan yola çıkarak bakacak olursak cevabım tek; HAYIR... Fakat gidiş yoluna bakarsak açıkça Sayın İmamoğlu'na bir operasyon yapıldığını söyleyebiliriz... İşte bu konser meselesi de dikilen tüy...
**
Sadece birkaç gün içinde öyle çok ve büyük hatalar yaptırdılar ki İmamoğlu'na, açıkça 'ekibini kontrol et zira anlaşılan karar vericiler arasında Kılıçdaroğlu'nun adamları olmalı' demekten başka bir şey gelmiyor elden... Bakın Nagehan Alçı'nın Karadeniz turuna dâhil edilmesi çok kolay açıklanabilecek, krize dönmeden hem de avantaja çevrilerek bitirilebilecek bir olaydı... İmamoğlu, diyecekti ki; "... bizim hakkımızda çok ağır ve suçlayıcı yazılar yazıyordu, ben de 'gel bize daha yakından bak' dedim..." Bu açıklama bütün tartışmaları bıçak gibi kesecekti... Ama öyle olmadı... "...Bunu tartışan sadece 200-300 kişi, o bölgede bu hanım çok seviliyor, bunlar bize vız gelir tırıs gider..." dendi... Dolayısıyla kriz derinleşti... Aynı şekilde bordo/mavi kravatla Fenerbahçe'ye gitmesi, Özkan Sümer kitabıyla mesaj verilmesi, bu tabloyu eleştiren Ali Koç'a da, Fenerbahçe üzerinden değil KOÇ Holding ve KOÇ Ailesi üzerinden cevap verilmesi hatta parmak sallanması... Büyük skandal, açık konuşalım... Bu hatayı İmamoğlu'na kim yaptırdı... Arka arkaya bunca hatayı kim yaptırıyor?.. Bence İmamoğlu, hedeflediği yolda yürümekte kararlıysa, yakın ekibini yeniden gözden geçirmeli... Yoksa bundan sonraki ilk İSKİ çukurunda kalır arabası, nasıl kaldığına kendi bile inanamaz...