![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/08/balksz2-080220255b850f33.jpg)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2028'deki yarış için rakibini de kendisi mi seçiyor sizce? CHP'deki adaylık kavgası herkesin malumu Pazartesi günü CHP MYK bu gündemle toplanacak. Öncesinde Özel, İmamoğlu, Yavaş bir masaya oturup adaylık meselesini tartışacak.
Süreci bir karara bağlamaya çalışacak. Sonrasında da MYK'da bu süreç için yol haritası belirlenecek... İşte tam da bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Kongresi'nde İmamoğlu'nu işaret eden cümleler kurdu...
Erdoğan, yol kenarlarına konulan reklam panolarındaki İmamoğlu söylemlerine belli ki kızmıştı...
"Bizim 23 yılda yapamadığımızı onlar 5 yılda yapmışlar. Böyle bir şey gördünüz mü? Var mı bu tür konutlar? Ey Ekrem Efendi, sen bunları delillendir, ispat et, bak bakalım Erdoğan ne yapıyor? Bizim icraatımızın ulaştığı yerlere senin hayallerin bile ulaşamaz Ekrem" dedi. Sonra İstanbul için yapılan icraatlardan sadece birisi üstünden net bir örnek verdi...
Erdoğan, "Marmaray ile bugüne kadar yaklaşık 1 milyar 271 milyon yolcu taşıdık. Bay Ekrem, laf ola beri gele yok. Verdiğim rakamlara dikkat et, ondan sonra da kendine gel" ifadesini kullandı.
Aslına bakarsanız İmamoğlu da "Asrın Felaketi"nin yıl dönümünde yaptığı konuşmada bir kurumun on binlerce konut yapması imkansız diye neden kentsel dönüşüm yapmadığını itiraf ediyordu... Ama belli ki reklam panolarına bizim kitleye ne kitlersen kitle anlayışıyla, "23 yılda yaptıklarını 5 yılda yaptık" diye yazıvermişler. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu mesajları İmamoğlu'na "Hadi bakalım ringe çık da sıkletini görelim" çağrısı olarak da okunabilir gibi geldi bana...
Bu arada AK Parti İstanbul İl Başkanlığı artık eski Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir'e emanet... Eski gençlik kolları başkanı, yakın tanıyanlar, "Genç, dinamik, çalışkan ve hedefleri olan bir isim" olarak anlatıyor. Yönetim Kurulu listesine yazdıkları da keza bu durumun bir işareti... Yolu açık olsun... İmamoğlu'nun ensesinde olacakları muhakkak...
Bu yazıyı Mansur Yavaş'ın açıklamasıyla bitirelim...
Seçime kadar "Gün ola harman ola"....
![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/08/balksz1-08022025c85bc3e0.jpg)
YANKI ODASINA MI HAPSOLDUK?
Niğde Dernekleri Federasyonu Gençlik Kolları Başkanı Yakup Yusuf Salta, bendenizi gençlerle buluşmaya davet etti...
Sultanahmet'te çocukluğumun geçtiği sokaktaki bu daveti geri çevirmedim elbette.
Dilim döndüğünce yerli ve milli çizgide gazeteciliğin anlamını,
zihinsel işgal ile mücadelenin neden kritik önemde olduğunu,
dünyada bu işlerin nasıl döndüğünü anlatmaya çalıştım.
Gençlerden birisinin açık söyleyeyim söyledikleri beni sarstı...
Zira "Size göre sizin gibi düşünmeyen herkes de terörist" gibi bir ifade kullandı. Toplumsal kutuplaşmadan şikayet etti, artık dost meclislerinde dahi konuşamıyoruz hemen karşılıklı sesler yükseliyor diye eleştirdi.
Önce kendimi sorguladım...
Zira yaklaşık 30 dakikalık konuşmam sırasında örnekler üzerinden toplumun nasıl kuşatıldığını, algılarının nasıl yönlendirildiğini anlatmaya çalışmıştım. 24 TV'de haber müdürlüğü yaptığım 10 yıl boyunca hakkımda açılmış tek bir iftira, yalan haber ya da karalamadan dolayı dava, şikayet olmadığını, işimizi vicdan terazisinde tartarak yapmaya çalıştığımız anlatmıştım.
Dolar üzerinden batıdan maaş alan gazetecileri, dünyadan örneklerle Gazze'deki soykırımda bize objektif, tarafsız gazeteci diye dayatılan anlayışın nasıl çuvalladığını ifade ettim.
Örneğin batı ağzıyla Yahudi yerleşimci diye zihnimize işlenenlerin aslında Filistinlinin toprağını, malını çalan, canına kıyan hırsız, işgalci olduğunu ama ifade etmeye çalıştım. Ağzımdan tek bir kez dahi terörist ifadesi çıkmamıştı.
Ancak iletişim meselesinde sizin ne anlattığınız değil, karşınızdaki kişinin ne anladığı esastır.
Bu yüzden kendimden başlayarak bu davaya gönül vermiş olanların kendisini sorgulaması, vicdan muhasebesini daha sık yapması gerektiğini düşünüyorum...
Zaman zaman da geçmişte CHP'li gazetecilerin savrulduğu söylemlere mi savruluyoruz diye düşündüğüm oluyor. Milletine makarnacı, bidon kafalı diyen, kendisi gibi düşünmeyenleri hor gören, yaftalayan bir bakış açısı bir virüs gibi bize de mi bulaşıyor diye endişelendim açıkçası...
Otobüs duraklarında, metrobüs beklerken, metroda mahsur kalanların İmamoğlu'nu seçtiği için "bu durumu hak ettiği" kolaycılığıyla yapılan sosyal medya paylaşımlarını düşündüm...
Yankı odasına hapsolup hep kendi sesimizi mi duyuyoruz acaba?
Büyük binalar, büyük makamlar, büyük imkanlar bizi değiştiriyor mu?
Milletin içinden gelip, milletle aynı kapıdan geçmek istemeyen her daim VIP muamelesi bekleyenlerin sayısı çok mu arttı?
Milletin çelikten pençesiyle teröristleri ezerek, canıyla, kanıyla her daim arkamızda durarak bu imkanları bize sunduğunu unutuyor muyuz?
Kibir kulelerine mi hapsoluyoruz? Kafamda sürekli deli sorular dolaşıyor.
Son günlerde canlı yayınlara yansıyan, bizim de gittiğimiz etkinliklerde artık daha sık gördüğümüz bazı olaylar bu soruları biraz daha artırdı açıkçası...
Kimseyi itham etmek ya da eleştirmek değil niyetim, zira ben bu tür sorgulamaları herkesin kendi vicdan terazisinde yapması gerektiğine inanıyorum.
Hani "Mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan" misali...
Zira benzer bir durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan da görüyor olmalı ki?
Kongrelerde hem değişim sürecini yönetiyor hem de sık sık uyarılarda bulunuyor.
"Şahsım dâhil hepimiz bu davada sadece birer neferiz. Hangi görevde olursak olalım aziz milletimizin efendisi değil, hizmetkârıyız. Bizler oturduğu koltuklardan, sahip olduğu payelerden, bulunduğu görevlerden güç alan insanlar olamayız. Bilakis hepimiz bunlara güç katmak, bunların hakkını vermek, bir emanet olduğunun bilinciyle canla başla çalışmak mecburiyetindeyiz.
Erdoğan'ın bu sözlerini çerçeveletip, duvarlara, asmak gerekiyor.
Zira sessiz yığınların sesi olmak bunu gerektiriyor...
Takdir milletin elbette...
![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/08/balksz3-08022025930e7e01.jpg)
MÜSİLAJ KABUSU
Sözü çok uzatmayacağım.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nden eski gazeteci dostum Recep Şeyhoğlu telefonla aradı. "Marmara ölüyor. Biz kurtarmaya çalışıyoruz. Emeklerimiz boşa gidiyor" diye sitem etti...
Mesele özetle şöyle...
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kentte 23 tesis inşa etmiş vaziyette.
Atık suyun yüzde 100'ü arıtılıyor. İzmit Körfezi'ne bu şekilde deşarj ediliyor. Ama ne işe yarıyor sorusu ortada...
Zira İstanbul'da bu oran yüzde 50'ye yakın... Diğer belediyelerde de durum pek vahim...
Hatırlarsanız İmamoğlu'nun ilk icraatı "Yapraklar beni alkışlıyor" söylemiyle hafızalara kazınan ileri biyolojik arıtma tesisi projesini iptal etmekti... "Kente 16 ileri biyolojik arıtma tesisi lazım" diye 2021'de Meclis'te bilgi veren dönemin İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu, sessiz sedasız emekli edilmişti.
Meseleyi nereye bağlayacağım. Marmara Denizi'ne kıyısı olan kentler İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ ve Çanakkale'nin küçük bir bölümü...
Bu yüzden CHP'li belediyelerin de halkın gönlünü kazanmak istiyorsa artık çalışmaya başlamasının zamanı geldi de geçiyor bile. Zira Marmara Denizi'nde müsilaj kabusu 5 yıl sonra yeniden hortladı. Oksijen seviyesi yer yer sıfır seviyesine düşüyor. Deniz yaşamı yok oluyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin emekleri de yaptığı yatırımlar da bu yüzden heba oluyor... Zira hala kentin kanalizasyonunu denize basan ancak, reklam panolarıyla konserlerle, heykellerle, çalıştaylar ile halkın gözünü boyamaya çalışan belediye başkanları içimizde dolaşıyor...