Türkiye’nin büyümesi ve kalkınması, bir süreç. Bütün mesele, bu süreçte ülkenin üretici potansiyelini ve gücünü ortaya çıkarmak. Cevher var, ancak bu cevherin işler hale gelmesi için ekonomik kanalların açılması ve açık tutulması gerekiyor.
Ekonomik kanal derken, yatırımcı, girişimci ve tüketicinin yarınına ve cüzdanına güvenmesi, ona göre hesap yapması gerekiyor. Yani istikrar gerekiyor. Sonra sosyal hareketlilik, yani köyden kopup kentin gökdelenine gidebilmek... Hukukun yatırımı ve üretimi desteklemesi ve serbest-eşitlikçi rekabetin sağlanması gerekiyor. Bu unsurlar Türkiye’de var... Ve unsurların daha da pekişmesinde, yatırım ortamının kalıcı istikrar sağlamasında fayda var.
Cevher var- derken: İngiliz Spectator dergisinin yazarı turistik turla Yunanistan’a uğramış, sonra da İstanbul’a gelmiş. Kriz ve huzursuzluk altındaki Yunanistan’ın umutsuz bir vaka olduğunu anlatıyor. İstanbul’da ise ayrı bir gezegene gelir gibi olmuş. Türkiye’nin ekonomik canlılığını övüyor. Aslında Türkiye-Yunanistan karşılaştırmalarını çoktan geride bıraktık. Ama bir ülkeden çıkıp diğerine gelince, aradaki fark bütün gözlere batıyor.
Yazar Yunanistan’da sokak satıcılarının bile turistlere birşey satmaya uğraşmadıklarını görmüş, atalet görmüş ve bunu hayretle yazıyor. İstanbul ise kalp gibi çarpıyor... Bir satıcı kardeşimiz Kapalıçarşı’da dolaşan gruba -Sana hiç ihtiyacının olmadığı birşeyi satayım- diye yaklaşmış. İki ülke arasındaki farkı da bu tavır göstermiş, onu yazıyor... Bizce de ekonominin gücü, bireylerdeki ve ortamdaki cevherden kaynaklanır. Türkiye’de bu cevher var... Ayrıca hiç ihtiyaç duyulmayan mala alıcı bulup onu satmak, bir sanattır.
Notun zamanı
Türkiye’nin kredi notu yükseliş trendinde. Bu trend daha sürecek ve Türkiye’ye yeni not artışları gelecek. Ancak bu not meselesinin -düzgün ve adil olmadığı- iddiaları son Slovenya olayıyla yeniden alevlendi.
Slovenya, Güney Kıbrıs olma yolunda. Hem ekonomisi bıçak sırtında, hem bankaları sallantıda, hem de bankalarda emanet para çok. Slovenya’nın paraya ihtiyacı var... Ve Slovenya önceki gün dolar bonosu satıp para bulmayı denedi. Bonolara tam talep toplandı, hatta arzın çok üzerinde talep geldi, ancak Moody’s Slovenya’nın notunu kırdı. Not gelince, bono satışı havaya uçtu. Slovenya, Moodys’in tam bono satışı sırasında gelmesine öfkeli. Hatta -Zamansız not kırıp borçlanmamızı önlediler ve bizi krize ittiler- diyorlar. Zamanlama konusunda Moody’s’in de elbet söyleyecekleri ve gerekçesi vardır. Ama bu not işi endazeden, teraziden çıktı.
İşler iyi giderse...
Kredi notu meselesi Mısır’ı da zorluyor. Tahrir Devrimi’nden bu yana Mısır’ın notu 6-7 kademe kırıldı. Devrimin başlangıcında Mısır’ın önemli bir işadamı -İşler iyi giderse 10 yılda Türkiye gibi oluruz, işleri iyi götüremezsek, 18 ayda Pakistan gibi oluruz- demişti. Ve Mısır şimdi maalesef Pakistan konumunda. Pakistan’ın da ekonomisinin bu kadar kötü olmaması gerekiyor, ancak Pakistan yıllardır, Mısır da aylardır girdaba kapılmış durumdalar.
Mısır’da yeni yönetimin, ekonominin kanallarını açıp, içindeki cevheri işletmeye başlaması gerek. Bunun için cesur reformlar gerek. Hatta -Türkiye’nin yaptığı gibi reformlar- gerek.
Türkiye’nin Mısır’a 2 milyar dolarlık desteği vardı. Kredinin 1 milyarı Türkiye’nin Mısır altyapı projelerine katılması ile birkaç ay içinde harekete geçirilecek. Bu durum iki ülke için de olumlu, ancak Mısır’ın kısa dönem sıkıntıların riskini göze alıp, ekonomik reformları başlatması gerekiyor. Sürecte IMF’nin teknik desteğini almak yararlı olacaktır. Aksi halde ekonomik başarısızlık halka Mübarek zamanını özletir. Şu aşamada IMF desteğinden gocunmak yersizdir. IMF eski korkutucu IMF değil, artık teknik istişare organı... IMF teknik desteğiyle reformları yaparsınız, ekonomik dönüşümü sağlarsınız, sonra başarı kazanınca IMF programını tamamlarsınız, borcu ödeyip el sıkar teşekkür eder, yolunuza devam edersiniz. Türkiye bunu yaptı... Birkaç güne kadar IMF’ye son taksit kredi borcunu ödeyip, el sıkışıp teşekkür edeceğiz... Onlar da -Türkiye bir başarı hikayesidir- diyecekler.
twitter.com/selimatalayny