Geçmişte ekonomi eğitimine ya da analizlerine arz ve taleple başlanır ve onun ayrıntıları ve ülkeye, çevreye yansımaları incelenirdi. Para bu konuda başlangıç olan ve süreci etkileyen bir faktör değil bir aracı olara kabullenilirdi. Yani ekonomideki eğilimler ve toplam büyüklükler maddi yapıdan kaynaklanır, para da bu sürecin çalışmasına imkan veren ve geçmişte kişilerin pazarda satıp aldıkları malın değişimini kolaylaştıran ve bu süreci belli bir mekana hapsetmeden giderek dünya çapına yayılmasını sağlayan bir araç olarak gösterilirdi. Ekonomi öğretiminde ise para en son konu olurdu ve onun bir aracı olduğu vurgulanırdı. Geçmişte bu yaklaşım olayların anlaşılmasına yeterdi ama şimdi dünyaya yayılan paradan söz edilirken eskisi gibi bir ayrıntıdan değil temel faktörden bahsedilmektedir
Öyle ki dünyadaki her ekonomi bir operasyonla zora sokulabilir. Tabii bunun için operasyonu yapan olaydan zarar görmemelidir. Ancak günümüzde hiçbir ekonomi kendi başına tutunamaz ve diğerleri onu bunalıma sokabilir. Günümüzdeki en büyük ihracatçı olan Çin dahi parasının değerini yükseltmek için zorlanıyor ama o bunu yapmıyor. Önümüzdeki günlerde dolar sadece, Çin değil, tüm dünyada etkili olacak şekilde yeniden değerlenecektir.
***
Geçmişte ekonomik güç siyasi gücü artırırken şimdi onun yerini para hareketleri almıştır. Buna karşılık para zaten ekonomiye bağlıdır ve onun tek başına yapacağı bir şey yoktur denebilir. Ancak para politikası dünya üzerinde etkin olan küresel sermaye tarafından uygulanmakta ve ülkeler onların yönetiminde ekonomilerini ve siyasetlerini belirlemektedir. Bu güç başkaları tarafından yenilemeyecek bir güç değildir ama bu mücadele yeni başladığı için ülkeler henüz savunma stratejilerini geliştiremediler ve onun sevk ettiği yere gitmekteler. Ayrıca bu konudaki çözümleri de küresel sermayenin elemanları yönetmektedir ve sonuç çözüm değil operasyonun başarılı olması anlamına gelmektedir. Biz de geçmişte karşılaştığımız bir ekonomik sorunun çözümünü yurt dışında yaşayan bir vatandaşımıza vermiştik. Sonuç sorunun çözümünün en büyük bedelle sağlanması oldu. O dönemde televizyon programlarında tedbirlerin yanlış olduğunu, yapılanın tam tersinin yani faizi düşük döviz kurunu yüksek tutmak gerektiğini ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin devletin desteğiyle ithal edilmesinin daha az kayba neden olacağını söyledim. Ama bu zatın tavsiyelerine uyulduğundan sonuçta çok büyük bir kayba uğradık, maalesef bunun sorumlusunun uygulanan politika olduğu dahi söylenmedi.
Günümüzde de benzer bir durumla karşı karşıyayız ve bu operasyonu yapanların amacı ülkemizi AK Parti’nin iktidarından daha doğrusu uyguladığı politikadan uzaklaştırmak ve dünya üzerindeki yeni siyasi yerimizin kendileri tarafından belirlenmesini sağlamaktır. Bu hedefe varmanın bir tek yolu olduğunu, bunun da Erdoğan’ın uzaklaşması olduğunu partinin geri kalanının ısrar etmeyeceğini ve izlenecek politikanın kendi hedeflerine uygun olacağını düşünüyorlar. ‘Yapılması gereken nedir’ sorusuna cevap aramalıyız. Olayın bütününü göremeyen ancak gelişmelerden zarar görenler şikayetçi, faydalananlar ise bu politikanın savunucusu olmaktadırlar. Operasyonun gerçek fotoğrafı çekilmeli ve gerekenler bu duruma göre yapılmalıdır. Bunun için ekonomiye dünya ölçeğinde bakarak başlanmalı ve ülkemize bunun ne etki yapacağına karar verilmeli ve politikamız belirlenmelidir. Yani önce teşhis tarafsız ama meselelere dünya politikaları ölçeğinde bakabilecek ekonomi bilgileri yüksek seviyede bir grup kurulmalı ve çözüm onların tavsiyesi göz önünde tutularak yapılmalıdır.