Ekonomik performans (büyüme)-eğitim ilişkisi son senelerde en çok tartışılan, en çok üzerinde çalışma yapılan alanların başında geliyor.
Bu çalışma alanı doğru bir alan ve ilişkinin yönü çok ağırlıklı olarak eğitimden büyümeye doğru.
Bendeniz de, bir iktisatçı, bir eğitimci olarak bu alana ilgi duyuyorum, hem teorik çalışmaları izliyorum, hem de küresel pratik gelişmeleri; belki de daha doğru bir ifadeyle izlemeye çalışıyorum.
Son senelerde Fransa bu konuda ilginç bir performans (!) sergiliyor.
Fransa’da ekonomik olarak işler gerçekten kötü gidiyor.
Büyüme sıfır mertebesinde, kaç senedir, global krizin başından beri bu böyle, şimdilik maalesef bir çıkış da görülmüyor.
Sıfır büyümeye bağlı olarak işsizlik yüzde on sınırını epey aştı.
Fransa’da istihdamın temel kaynaklarından otomotiv sektörü büyük kriz içinde.
Bankalar büyük zararlar üretiyorlar.
Kamu maliyesi bir türlü dengeye gelemiyor, AB Komisyonu Fransa’ya Maastricht koşullarını tekrar yakalamak için verdiği süreyi uzatmak zorunda kaldı.
Büyüme sıfır olunca kamu gelirleri kıpırdamıyor, bütçe açığı da düşmüyor.
Belki de en önemlisi yönetim krize uygun yapısal reformları almakta gecikiyor, siyaseten bu gerekli reformları almakta gecikiyor.
Geçen sene bu günlerde yüzde ellinin üzerinde bir oyla Cumhurbaşkanı seçilen François Hollande’ın popülaritesi yüzde 25’e düşmüş bulunuyor.
Manzara bu alanda gerçekten çok sıkıntılı.
Ancak, madalyonun bir de başka yüzü var.
Malum, Fransa’da bakalorya denen, bizim eski olgunluk sistemine benzeyen, lise bitirme imtihanları var.
Öğrenciler, lise mezunu olurken, farklı dallarda bakalorya alıyorlar; ekonomi ve sosyal, fen, felsefe gibi dallardan imtihana giriyorlar liseyi bitirirken.
Fransa’nın meşhur gazetesi Le Monde da her sene sınavlardan önce bu bakalorya sorularını, geçmiş soruları, soru tiplerini kitaplaştırıyor, piyasaya sürüyor.
Bendeniz de bu sene yeni çıkan kitapları satın aldım, soruları karıştırdım.
Bendenizin de elinde, bu yazıyı kaleme alırken, ekonomi ve felsefe alanlarında öğrencilere geçmiş senelerde sorulan sorular var, bunları inceliyorum; bu sene de (2013) muhtemelen aynı düzeyde sorular çıkacak sınavlardan.
Size çarpıcı kanaatimi hemen açıklayayım.
Bu soruları, yani lise mezunlarına sorulan bu soruları bizim ekonomi ve felsefe bölümlerinden mezun “ortalama” üniversite mezunlarının cevaplaması olanaksız.
Bu arada bakalorya derecesinin toplumda çok yaygın, yüzde seksen düzeyinde bir derece olduğunu belirtelim.
Bir yanda başaşağı giden, nasıl düzeleceği belirsiz bir ekonomi.
Öbür tarafta liseyi bitirir iken çok nitelikli felsefe, matematik, ekonomi sorularını cevaplayan geniş bir nüfus kesimi.
Bu tuhaf çelişkiden kimin, krizin mi, eğitimin mi galip çıkacağının son zamanlarda aklımı karıştıran temel sorulardan biri olduğunu itiraf edeyim.
Benim kişisel kanaatim orta ve uzun vadede eğitimin bu işten galip çıkacağı yönünde.