Genel olarak ekonomik bir sorunla karşılaşınca ona bir çare aranır. Bu bir hastalığın tedavisine benzer. Sağlıklı yaşam için diğer bir metot vücudu sağlam tutup, hastalıkların engellenmesi ve tedavinin kolaylaştırılmasıdır. Bu konuda benim modelime göre ilk iş ekonomiyi sağlamlaştırmak ve bir sorun çıkmasının önünü tıkamaktır. Birçok kere yazdığım modelimi özetlemek isterim. Benim genel analiz metodumu da burada özetleyeceğim. İhtiyaçlarımız önemine göre üst üste yığılmış küpler gibidir ve en altta gıda ihtiyacı vardır. Eğer bu temeldeki küpler yıkılırsa bütün yapı bütünüyle çöker. Bu nedenle bir ülkenin ekonomisi de böyle algılanmalı ve temel olan gıda ihtiyacı öncelikle karşılanmalıdır.
Bu konuda ilk yapılacak şey insanları yetersizlik nedeni ile temel ihtiyaçlara muhtaç hale getirmemektir ve bunun genel bir politika olmalı ve buna uygun ekonomik bir yapı oluşturmalıdır. Bu politika iç problemleri engellemeli ve komşularımız önde olmak üzere bazı ülkelerin sorunlarına da çare olmalıdır ki etkinliğimiz artsın. Gelecekte dünyanın en önemli meselesi su ve gıda tedariki olacaktır. Türkiye’de tarım yapılan araziler, miras yolu ile parçalanmalar ve küçülmelere bağlı olarak üretimde verimliliği kısıtlayan bir hale dönüşmektedir. Bu sebeple ekonomide yapısal çözümün tarımla başlaması gerekmektedir. Tarımsal verimliliğin artırılması için teknolojik gelişmenin sağlanması yanında, tarım topraklarının da optimal büyüklüklere ulaştırılması icap eder. Toprakların miras yolu küçülmesini engellemek üzere hak sahiplerinin haklarını da muhafaza edecek tarzda tarım topraklarının anonim şirkete benzer ve bu iş için hazırlanmış hukuki bir yapı oluşturulmalı ve bu sürecin mali sorunlarını çözmek için de bir banka görevlendirilmelidir. Hatta devlet parasal sorunların çözümünde mali destek sağlamalı ve görevli bankayı tehlikelerden korumalıdır.
***
Tarım sorunu çözülünce temeli oluşturan küplerin bir üst düzeyine çıkabiliriz. Barınma, sağlık, eğitim ve benzeri sorunlara çözüm yollarını hayata geçirebiliriz. Bu arada yapılmaması gereken ama ülkemizde gurur sebebine dönüşen bazı metotlardan da vazgeçilmelidir. Mesela bizim en büyük ihracatımızın otomotiv sanayisinde olduğu bilinir. Ama genellikle sanayi malları üretim ve ihracatındaki yerimiz maalesef çoğunlukla montaja dayalı üretimdir. Yani bu üretimde bizim de teknolojik seviyemizi geliştirmek ve dışarıya bağımlılığımızı kaldırmak gerekmektedir. Ülkemizin sanayi yanında tarımda da hem kendine hem de çevre ülkelere yetecek güce ulaşması halinde bölge ülkeleri için ihtiyaç duyulan büyük bir ülke olabiliriz. Karşılıklı ekonomilerin farklı ihtiyaçları ekonomik birliktelikler yaratır ve bu tüm ülkeler için aynı zamanda siyasi istikrar ve güven demektir. Belli dengelere dayalı siyasi istikrar da hem bölge ülkelerini hem kendi ülkemizi geliştirir.
Buradan şu sonuç çıkar. Yıllardan beri çevremizle ekonomik bütünleşmenin siyasi anlaşmalardan daha etkili olduğunu ve bunun ilk adımının da insanların temel gıda maddeleri ihtiyaçları olan tarım ürünlerinin artırılmasına bağlı olduğunu iddia ederim. Bu durumda tarımdaki verimliliği artırmak üzere ilk iş tarım topraklarının korunması ve verimliliğin kısıtlanmasına sebep olacak miras vs ile toprakların küçültülmesini engelleyecek hukuki alt yapının hazırlanıp uygulamaya geçilmesi icap etmektedir.