CHP ile MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu aslında şöyle bir zorunluluk sonucu ortaya çıktı: Bu partilerin cumhurbaşkanlığı seçiminde tek tek aday çıkarmaları halinde başarısız olacakları matematiksel kesinliğe sahipti... Gerçi seçimin ikinci tura kalması durumunda iki parti tabanının AK Parti adayına karşı bir diğerini desteklemesi hiç değilse teorik olarak mümkün. Ama ikinci turda yarışacaklar ilk turda en fazla oy almış olan iki aday olacağından oy oranı daha yüksek olan CHP adayının AK Parti adayıyla beraber ikinci tura kalması da matematiksel olarak daha muhtemel. Dolayısıyla ikinci turda MHP tabanının CHP adayına oy vermesi gerekecekti. Adayın kimliğine bağlı olarak bu da mümkün. Ama MHP seçmeninin en azından belirli bölgelerde AK Parti adayına destek vermesi de mümkün. Bu olmasa bile CHP ve AK Parti adaylarının yarışacağı ikinci turda MHP’lilerin tamamının sandığa gitme konusunda istekli olacağını düşünmek zor.
Diğer taraftan, seçimin ikinci tura kalması durumunda CHP ile MHP’nin mevcut oyları sonuç almaya yetmiyor. Sonuç almak için BDP/HDP oylarının yardıma yetişmesi gerekiyor. Bu da bugünkü şartlarda imkansız olsa da teorik olarak gerçekleşmesi mümkün bir seçenek... Ama BDP kitlesinin oy vermeye razı olacağı bir adaya MHP kitlesinin de aynı oranda sıcak bakabileceğini düşünmek hiç kolay değil!
Özetlersek, AK Partili adayın kazanmaması için öncelikle cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanmayıp ikinci tura kalması gerekiyordu. Bunun bir garantisi yoktu. İkinci tur söz konusu olsa bile yine hem MHP hem de BDP seçmeninin teveccühünü kazanabilecek bir aday profiline ihtiyaç vardı. Bu da olacak iş değildi.
Uzun sözün kısası, bütün bunlar göz önüne alınarak ayrı ayrı aday çıkarmanın işe yaramayacağı sonucuna varıldı ve ortak aday çıkarılmasına karar verildi. Ekmeleddin İhsanoğlu ismi ise muhafazakâr seçmen kitlesinin AK Partili adaya oy vermekten vazgeçebileceği düşünülen kısmının desteğini alabileceği beklentisiyle tercih edildi. Böylelikle BDP seçmeninin desteğine bel bağlamak gibi ümitsiz bir seçenek yerine gerçekleşmesi nispeten daha mümkün bir seçeneğe para yatırılmış oldu.
Bu açıdan Ekmeleddin İhsanoğlu tercihinin akıllıca olduğunu söylemek lazım. Ama başka bir açıdan bakıldığında bu tercihin büyük bir “stratejik risk” anlamına geldiği görülebilir: Tamam, CHP ile MHP liderlikleri -haklı olarak- bu seçimde iki partinin oyları birleşse bile başarı şanslarının olmadığını görerek ekstra oy getirecek bir aday formülüne sarılmak zorundaydılar. Ama buldukları bu adayın kendi parti tabanlarında da firesiz destek görmesi şartını göz ardı ettiler.
Demek istediğim, “Ekmeleddin İhsanoğlu AK Parti’den veya BDP’den oy alabilir mi” sorusundan önce “CHP ve MHP tabanlarından bu adaya firesiz destek çıkar mı” sorusunun cevabı aranmalıydı.
CHP’nin meclis grubunda ve teşkilatlarında ilk anda oluşan hoşnutsuzluk ve itirazlar bu partinin tabanının yönelimi konusunda da bir sinyal kabul edilebilir. İhsanoğlu’nun dindar kimliğinin CHP tabanının tamamında bir problem oluşturacağını düşünmek yanlış. Ama bu parti tabanının hiç değilse bir bölümünün gözünde Erdoğan ile İhsanoğlu arasında bir fark olmadığını da kabul etmek gerekir. Bu olumsuzluk belki parti tabanındaki “Erdoğan seçilmesin de kim seçilirse seçilsin” duygusuyla tolere edilebilir ama CHP’nin kitlesini firesiz sandığa yöneltmesini zorlaştıracak bir aday profili İhsanoğlu.
İlk bakışta İhsanoğlu’nun adaylığında asıl problemin CHP tabanıyla olduğu düşünülüyor ama MHP’deki problem daha öldürücü olabilir... MHP yönetimi her ne kadar “Yozgatlı” kimliğine vurgu yaparak hakkında sempati oluşturmaya çalışsa da İhsanoğlu bu partinin tabanı için fazla “enternasyonal” bir portre. Ben bu ayrıntının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bir... İkincisi, yetiştiği ortam ve kişisel hassasiyetleri itibarıyla muhafazakâr-milliyetçi bir kimlik taşıdığı söylenebilir İhsanoğlu için. Ne var ki çatı adayının ideolojik-politik çizgisinin bugünkü MHP’nin çizgisiyle çok da uyumlu olduğu söylenemez.
Geçen gün Taha Akyol’un tv programında çözüm sürecine destek veren ifadeler kullanması bile MHP tabanında homurdanmalara yol açtı. İhsanoğlu’nun sol-liberal çevrelere sevdirilmesi için ortaya atılan birtakım özelliklerinin ise MHP tabanında hiç olumlu yankı bulmayacağı muhakkak. Sözgelimi yıllar önce anayasadan “Türk” ifadesinin çıkartılarak yerine “Türkiye vatandaşlığı” ifadesinin konulmasını öneren bir taslağa imza atmış olması bu parti tabanında hoş karşılanmaz herhalde. En azından bu hassasiyetlere sahip MHP’lilerin koşa koşa seçim sandığına gideceklerini düşünmemek gerekir.
Özetle, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığıyla ilgili asıl problem çatıyı inşa eden iki partinin tabanlarının sandığa firesiz ulaşmalarının zorluğu.