Bir zaman var ki Molla Kasım'dan ses seda yoktu. Sağolsun, beni sîgaya çekmek, böylece sorumluluklarımı hatırlatmak için ara sıra kendini aşikâr eder. 'Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz' buyruğunu onun sayesinde daha sık hatırlarım. Teknolojiye meraklıdır. Bulut teknolojisine hâkimdir. Bu sefer yine bulutlar üzerinden gönderdiği mektupla bana önemli ikazlarda bulunuyor. Tam anlayamadığım bir şey yapmış bu sefer. Mektubun sol tarafında her zamanki gibi bana hitap ifadesi vardı. Fakat mektubun sağ köşesine âdeti hilafına bir mısra yerleştirmişti. "Sehv imiş ol kim seni biz ehl-i irfan bilmişiz." Ben ehl-i irfan iddiasında değilim ama niye "seni ehl-i irfan bilirdik, hata etmişiz" dediğini anlayamadım. Bu mısra, Fuzuli'ye ait. Kendine söylüyor bu sözü Fuzuli. Molla da galiba bana ithaf ediyor. 'Mektubun tamamını okuyunca bunun hikmetini anlarım nasılsa' diyerek dikkatimi Hazretin yazdıklarına verdim.
Bir önceki yazıda televizyonlardaki ramazan programlarını eleştirmiş ve 'ne çok konuşan vardı…' diye şikâyet etmiştim. 'Bilgin çoktu bilge adam yoktu' demiştim. Bizimki Molla ya, biraz alınmış. Oysa ben onu hep 'bilge adam' diye takdim ederim etrafıma. Ehl-i irfandır benim Mollam. Fakat mektubu okudukça asıl meselenin bunlar olmadığı anlaşılıyordu. Son üç beş yazıda Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan'ın bundan önce olduğu gibi bundan sonra da güç birliği içinde olmaları gerektiğini söylemiştim. Doğacak sinerjiye yalnız Türkiye'nin değil bölgemizin de ihtiyacı olduğunu belirtmiştim. Bu bakımdan Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar Tayyip Bey sonrası Ak Parti'nin alacağı şeklin önemini anlatmaya çalışmıştım. Ak Parti'nin zor meselelerin altından istişareyle kalktığını belirttiğim son yazıda, önümüzdeki dönemde Ak Parti'yi ve dolayısıyla Türkiye'yi yönetecek kadronun liderinin de yine istişarelerle tayin edilmesi gerektiğini üstüne basarak dile getirmiştim. Molla Kasım bunlara itiraz etmiyor fakat bir noktayı atladığımı belirterek 'ehl-i irfan olmak kolay değil' demeye getiriyor.
Şimdiye kadar üzerinde yeterince durmadığımı iddia ettiği hususu şöyle dile getiriyor: "Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olduktan sonra seçime kadar geçecek süre çok önemli. Eğer bu geçiş sürecinde hükümeti ve Ak Parti'yi yönetecekler halkta güven duygusu oluşturmazsa hatta belirsizlik alametleri ortaya çıkarsa 2015 seçimlerinde başarı hayal olur." Bu iddiasını ispat derdinde değil Molla Kasım. Yine de bana Erzurum Milletvekili Prof. Cengiz Yavilioğlu'nun haber35.com.tr adlı internet haber sitesinde çıkan “Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ekonomik istikrar ve 2023 hedefleri” başlıklı yazısını okumamı salık veriyor.
Cengiz Bey, 60 ve 80 darbeleri öncesinde ekonomik performansın nasıl zayıfladığını rakamlarla ortaya koyuyor. Büyüme hızı, enflasyon ve bütçe açığı üzerinden yaptığı değerlendirmeler çok çarpıcı. Ak Parti'nin 12 yıllık başarılarını da anlatan Cengiz Bey daha sonra şöyle diyor: "... 2002 yılından itibaren AK Parti, istikrarlı ortamın yarattığı gelişmeler neticesinde oylarını artırarak seçimleri kazandı. Ama artık sorunlarımızın şekli ve içeriği farklılaştı. Enerji ithalatından kaynaklanan cari açığımızın büyümesi, yurtiçi tasarruflarımızın yetersiz olması nedeniyle yatırımlarımızın dış borçlanma ile yapılması, büyümenin reel sektör ayağının zayıf kalması, üretimde KOBİ’lerin payının azalması, yüksek teknolojili üretimde rekabet gücümüzün eskiye göre gerilemesi ve nihayet imalat sanayinin toplam krediler içerisindeki payının düşmesine paralel olarak toplam GSMH içindeki payının gerilemesi, AK Partinin gelecek seçimlerde dikkatini bu alanlara yoğunlaştırması gerektiğine işaret etmektedir. Aksi takdirde ekonominin orta gelir tuzağında uzun süre sıkışıp kalması kaçınılmaz olacaktır." Bunlara komşu ülkelerle olan ilişkilerimizin getirdiği zorlukları da ilave edelim mi, bilmiyorum.
Ardından da önemli bir tehlikeye dikkat çekiyor: "... muhtemel bir iktidar zayıflaması ancak ekonomik alanda yaşanacak uzun süreli krizler ve bu krizlerin yaratacağı refah düşüklüğünden kaynaklanacaktır."
Bu güçlükleri aşmanın yolu Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan'ın "yola devam, birlikte..." demelerinden geçiyor olabilir mi? Bunu görmek için konuyu istişareye açmak ve ortak aklı devreye sokmak gerekiyor. Ak Parti şimdiye kadar hep böyle yaptı. Yeni Türkiye kavramının sözde kalmaması için Molla Kasım'ın önerisi de bu. Hazret, ehl-i irfandır malum.
Filistin konusunda da bir serzenişi var Molla’nın. “Herkes İsrail’e verip veriştiriyor, onların vahşeti yeni değil ki…” diyor. “İslam dünyası ne gün kendini sîgaya çekecek” diye ilave diyor. Bunun için de istikrarlı ve kavgadan uzak bir Ak Parti ve Türkiye şartını hatırlatıyor bana.
Bayramınız bayram olsun. Ha, bayramda Yunus Emre okumayı unutmayın. Orada şu şiiri okuyunca beni hatırlayın: “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme/ Seni sîgaya çeker bir Molla Kasım gelir.”