Maçı kazanması Beşiktaş’a puanlar kadar, trafiğin iyice sıkışacağı gelecek haftalar için önemli bir kredi kazandıracaktı. Ama rakip sahadaydı ve grubun önde giden takımıyla oynuyordu.
Hemen belli oldu ki iki taraf da birbirlerinden çekiniyorlardı. İkisinin de kontrollü bir oyunu benimsemelerinin gerekçesi buydu. Birbirlerini önemsiyorlardı ama kendilerine de güveniyorlardı. Beşiktaş’ın deplasmanda oynamak tedirginliği yoktu. İlk yarıda topa sahip olmada yüzde 68’e 32 Beşiktaş üstünlüğü oluştu. (Maç sonu 63/37). Ne var ki bu orandaki öne çıkış, maçın egemeni olma anlamında değildi. Beşiktaş oyunu oynamaya çalıştı. Gene ilk yarı istatistiklerine göre yaptığı faul 6 idi ve yapılan faul 19’du. Bu sayıları heyecan veren, beklenti üreten bir futbolu değeri üretmedi. Çünkü önemli bir eksiği vardı. Hücuma çok pasla, ürkek hazırlanıyordu ve rakibinin kapanmasına bu yolla destek veriyordu. Sonra da kapalı alanları aşamıyordu. Yavaş hücumun kaynağı özellikle Gökhan, Atiba, Oğuzhan, Quaresma’nın hemen her topu önce durdurup sonra işleme sokmasıydı. İlk yarıdaki tek hızlı atağı o sıra sağda olan Q7 ile yaptı. Portekizli, savunma arkasına iyi orta attı, ama Gomez’in iyi bir zamanlama ile hareketlenemediği için topa yetişemedi.
İkinci yarıda Beşiktaş ağırkanlı kalmakta ısrar ederken Lokomotiv tempoyu artırdı. Hem yakın oynayıp oyun bozdu, hem çabuk top kullanarak hızlı hücum etti. Golünü böyle buldu. Güneş, birden açılan oyun farkını kapamak için durgunlaşan Sosa’nın yerine Necip’i alarak orta alanı, Oğuzhan’ı öne alıp hücumu güçlendirmeyi amaçladı (57’). Beşiktaş’ın da tempo artırma çabasıyla mücadelede yeniden daha yüksek viteste denge kuruldu. Gomez’in ustaca vuruşla sağladığı beraberlikten sonra ev sahibinde bir gerginlik oluştu. Corluka 69’da kırmızı görünce Beşiktaş’a önemli avantaj doğdu. Bunu gene hücum yavaşlığı yüzünden değerlendiremedi. Ancak tek puan da grupta durumu idare eder.