Eğitim sektörü, geçen hafta da bu konunun bir bölümüne değinmeye çalışmış idim, ülkemizin en sorunlu sektörlerinin başında geliyor.
Bu durumun temel nedeni de eğitim-öğretime izafe edilen fonksiyonlar arasında belirli bir tip yurttaş yetiştirme fonksiyonunun diğer tüm fonksiyonların çok ama çok önüne geçiş olması.
Lisansüstü aşamaya gelene kadar eğitim-öğretimin temel amacı bireylerin, gençlerin her alanda kendi tavanlarını aramalarının (özgürlük) önünü açmak olarak tanımlamak yerine ülkü insanı yetiştirmeyi hedeflemek olunca işler karışıyor.
Çevremi kendi kriterlerimle analiz ettiğimde bazı sevimsiz saptamalarım oluyor.
Bunlardan birincisi yurttaşların eğitim yaşı yükseldikçe 21. Yüzyıl ekonomisinin, en genel çizgileriyle yeni toplumun gerektirdiği temel kriterlerin daha fazla gerilediği konusundaki gözlemlerim.
Bu önermeme çok sayıda arkadaşın katılmayacağını düşünüyorum ama bizim eğitim süreçlerimiz bu süreçlerden geçen kişilerde (önemli bir çoğunluğunda) esnek düşünce, kritik düşünce, bir konuya yaklaşır iken A ve A’nın karşıtından başka seçeneklerin de bulunabileceği gerçeğini, hatta en genel hatlarıyla sağduyu üretmediğini gözlemliyorum, görüyorum, biliyorum.
İkinci temel gözlemim de, aslında belki de bir ölçüde birincisinin uzantısı, bireylerin eğitim yaşları yükseldikçe, eğitimi süreçlerinin zorunlu bir evrensel sonucu olarak, bireyler birbirlerinden farklılaşmak yerine benzeşmeye başlıyorlar.
Oysa, yine 21. Yüzyıl toplumu ve ekonomisi, eğitim süreçlerinden birbirlerine adeta fotokopi gibi benzeyen, benzer olaylara aynı tepkileri veren bireyler değil, aynı olaya farklı tepkiler, çok farklı tepkiler üretebilen insanlar istiyor.
Bizim eğitim sistemimizin temel özelliği ise, özellikten de öte temel misyonu, aynı olaya aynı, fotokopi tepkiler veren bireyler üretmek.
Çevremize bir göz atalım.
Özellikle de eğitim yaşı yüksek arkadaşlarımıza, tanıdıklarımıza bir bakalım.
Bu insanların, kişisel, genetik özellikleri dışında, toplumsal olaylara bakışlarında, verdikleri tepkilerde sizi rahatsız eden, yanlış olarak değerlendirebileceğiniz ne tür özellikler var?
Bu özelliklerin ne kadarını bu insanlar içinden geçtikleri eğitim süreçlerinden ediniyorlar?
Eğitim süreçleri bu yanlışlardan ne ölçüde arındırılabilirler?
Eğitim sektöründe reform arayışı içinde isek, eğitim yaşı yüksek bireylerin çağın gerekleri ile taban tabana zıt davranışlarını, edinimlerini bir hareket noktası olarak alabilir miyiz?
21. yüzyıl ekonomisi ve toplumu en çok eleştirel düşünceye SONUNA KADAR açık yurttaşlar gerektiriyor.
Bizim eğitim sistemimiz, üniversiteler dahil, eleştirel düşünceyi adeta bir refleks olarak gençlere ne kadar aşılayabiliyor?
Vatanına, millete, insanlığa yararlı bireyler üretmek çok önemli ama vatanına, milletine en faydalı bireyin işini en iyi yapan birey olduğunu gençlere ne kadar öğretebiliyoruz?
Mesela bir doktor için ulusalcı refleksler mi iyi bir vatandaş olmak için daha önemlidir yoksa işini evrensel standartlarda yapabilmek mi?
Okullarda, ilkokullardan üniversitelere kadar sınıflara eski askerlerin resimlerini asmak mı, yoksa Nobel ödüllü bilim adamlarını tanıtmak mı daha iyi vatandaş yaratmaya yönelik bir adım olacaktır?
Darbeci generallerin düzenlediği Cumhuriyet mitinglerine katılanların eğitim yaşının çok yüksekliği ne anlama geliyor, bu konuda eğitimciler ne düşünüyorlar acaba?