Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin acilen iyi bir eğitim reformu yapmak zorunda olduğunu belirtiyor ve diyor ki “Türkiye eğitim seviyesine göre hak etmediği kadar yüksek bir gelir seviyesinde”.
Yani Babacan diyor ki, bu eğitim seviyemizle bırakın 2023 hedeflerimizi şu anki gelir düzeyimizi muhafaza etmemiz dahi mümkün değil. Nitekim Forum İstanbul 2013 açılışında kelime kelime aynen böyle söylemişti:
“Lise mezunu yetenek PISA Testi’nde Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) sonuncusuyuz. Eğitim reformu olmadan 2023’te ilk 10 hedefi hayal olur”.
Eğitim-kalkınma ilişkisi
Eğitim ile ekonomik ve sosyal kalkınma arasındaki ilişki zaten bilinen bir gerçekti. Ancak küresel ekonomik kriz bu bağlantının sandığımızdan daha güçlü olduğunu gösterdi...
Ekonomik krizde eğitim düzeyi yüksek kişiler işsizlikten daha az etkilendiler. Eğitim bireye ve ulusal ekonomilere yeni koşullarda uyumda esneklik ve krizden daha kolay çıkma imkânını verdi...
Nitekim OECD verileri de bunu net bir şekilde kanıtlıyor. Bu verilere göre ekonomik krizlerin en büyük kurbanı orta öğrenimlerini tamamlamamış kişiler oldu. Buna göre eğitimli kişiler ile eğitimsiz kişiler krizlere dayanma güçleri arasındaki fark tam üç misli...
Bu alandaki araştırmalar ülkeler için de durumun böyle olduğunu gösteriyor: Son yıllarda ekonomik alanda atılım yapan Çin ve Güney Kore gibi ülkelerin ortak özellikleri eğitimde sağladıkları büyük başarı.
Dünyanın en iyi ilk 100 üniversitesi listesine baktığımızda Japonya, Çin, Kore ve Hindistan gibi atılım yapan ülkelerin listeye girmeyi başardığını görebiliyoruz. Ne yazık ki bu listede biz yokuz...
Reform şart
Eğer Türkiye’nin kalkınmasının sürdürülebilir olmasını istiyorsak Türkiye de, tıpkı Sayın Babacan’ın ifade ettiği gibi iyi bir eğitim reformunu gerçekleştirmek zorunda.
Bu reformun bir ayağı nicelikle ilgili. Yani okul sayısı, öğretmen ve öğrenci sayısı artmak zorunda... Eğitim ve bilim altyapısının daha hızlı gelişmesi gerekiyor. Bunu söylerken Türkiye’nin son 10 yılda bu konuda rekor bir yatırım atağı içinde olduğunu söylemeliyim. Ancak ihmal ve gecikme öylesine büyük ki, iyileşme nüfus artışımızı dahi yakalamakta zorlanıyor...
İkinci olarak, nicel iyileşmeler kalitenin arttığı anlamına gelmiyor... Her yıl yüzbinlerce kişi üniversitelerden mezun oluyor. Bu hesaba göre her yıl binlerce mühendis, doktor, avukat vs. mezun ediyoruz... Ne var ki verilen diplomalar ile mezunların özellik ve becerileri arasında adeta bir uçurum var.
Yani, diplomalar üzerinde yazılı olan uzmanlıkları temsil etmiyor. Buradaki sorun elbette ilkokuldan başlıyor, ortaokulda derinleşiyor, lisede kemikleşiyor ve üniversitelere kadar uzanıyor...
İşte Türkiye’nin kapatması gereken bir açık da bu... Diploma unvanları ile içerik arasındaki açık, ekonomideki cari açık kadar, hatta ondan çok daha fazla önemli... Çünkü Türkiye eğitimdeki bu açığı gideremez ise ekonomideki tüm açıklar devam eder, Türkiye orta gelir tuzağına düşer ve ne yaparsa yapsın kalkınmasını belli bir seviyenin üzerine çıkaramaz...