Bu başlıkla başka eğitim yazıları da yazdığımı hatırlıyorum. Eğitim süreçlerinin klasik işlevleri vardır.
Öncelikli olarak nitelikli beşeri sermaye üretmeye yarar eğitim, öğretim süreçleri.
Bireyi, isterseniz vatandaşı da diyebilirsiniz, özgürleştirmeye yarar eğitim, öğretim ama bu konuda kuşkular var, rivayet muhtelif.
Genel eğitim ise bugün bu konunun üzerinde duracağım, iyi vatandaş, dünya vatandaşı yetiştirmeye yarar, bireylerin ya da vatandaşların evrensel kavramlardan kopmamasına yarar.
Ülkemiz Türkiye’de ise eğitim-öğretim süreçlerinin bu üç alanda da başarılı olduğunu söylemek pek kolay değil.
Beşeri sermaye açısından problem var, ortalama bir Türkiye vatandaşının (+15) eğitim yaşı 6.6, ortalama bir Almanya vatandaşının ise 13.
Eğitimde devlet değerlerini aşılamak hep özgür birey yetiştirmenin önüne geçmiş.
Muhtemelen bu son konunun bir sonucu olarak da bireylerin gündelik konulara yaklaşımında evrensel kavramlarla düşünmeleri, davranmaları, tavır almaları kolay olmuyor.
Bu alandaki temel ve köklü soruna askeri vesayet yıllarından çok somut örnekler verilebilir.
Ülkemizin eğitim yaşı en yüksek kesimi muhtemelen anayasamızın temel ilkeleri arasında laiklik ilkesini demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin önüne geçiren kesim.
Ama bu kesim, yine muhtemelen, evrensel kavramlara en yakın olması gereken kesim, çok şaşırtıcı bir biçimde, yaşam tarzı kendisine benzemeyen bir kesim iktidara geldi diye, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, bakanların eşleri türbanlı diye evrensel referanslardan çok büyük ölçüde sapabildiler, askeri darbe şakşakçılığı yaptılar, hukuk devletinin en temel kavramlarını ayaklar altına aldılar.
Bu garabetin temel nedeni hiç kuşkusuz alınan, aldıkları devlet endeksli kötü eğitimdi.
O dönemlerde muhafazakar kesim, muhtemelen bir ezilmişlik, horlanmışlık sürecinin sonucu olarak, evrensel kavramlara çok daha yakın durdular, AB sürecine büyük ölçüde destek verdiler, 1958’den beri gelişen ama son zamanlarda patinaj yapan süreçte müzakerelerin açılmasını sağladılar.
Evrensel hukuk devleti ve demokrasi kavramlarıyla buluşmak ülkemizin on yıllardır horlanmış muhafazakar kesimine haklılık ve güç kazandırdı, bu güçle askeri vesayet geriletildi, ekonomi büyüdü, bugünlere gelindi.
Son yaşanan olayları özetlemiyorum, herkesin malumu.
Ancak, bu eğitim açığı, sadece eğitim yaşı olarak değil, nitelik ve evrensel kavramlardan kopukluk anlamında, anlaşılan laikçi kesimin tekelinde değil imiş.
Gündemde iki temel mesele var, birincisi yolsuzluk iddiaları, ikincisi ise AK Parti iktidarına yönelik bir siyasi komplo ihtimali.
Bu yazı için masaya oturmadan ekranlarda siyasi iktidara yakın bir gazetenin bir köşe yazarını izledim, kendisini şahsen de tanırım, ismini vermeyeceğim.
Televizyon sunucusunun sorularına çok makul cevaplar veren, çok basiretli yorumlar yapan köşe yazarı arkadaşımız konuşmanın sonunda yolsuzluk iddialarına siyaseten seçimlerde cevap verileceğini söylüyor ve program kapanıyor.
Benim de aklım karışıyor, senelerce laikçi kesime yönelik eğitim üzerinden yaptığım yorumlar aklıma geliyor ama bu kez evrensel kavramlara yaklaşımda aklımı karıştıran kişi bir darbeci, bir laikçi değil.
Siyasi salvolara siyaseten, hukuki iddialara da hukuken cevap verilmesi gerektiğini bilmek için çok temel bir genel eğitim almışlık yeter, yetmeli.
Hukuki iddialar çok temelsiz de olabilir ama yanıt yine hukuk içinden gelmelidir, siyasetten değil.
Senelerce her siyasi hoşnutsuzluk karşısında askere çağrı yapılarak Türkiye hukuk devletinin canına okundu.
Şimdi de başka bir kesimin bir bölümü siyasi sorunlarla hukuki davaları birbirine karıştırıyor.
Bu tuhaflığın altında başka konular da olabilir ama temel yurttaşlık eğitimi eksikliğinin, temel evrensel kavramlarla tanışmamışlığın da büyük payını küçümsemeyelim.