Milyonlarca öğrenci, geçtiğimiz hafta karnelerini aldı ve okullar ara tatile girdi. Çocukların yüzlerine bakıyorum da, sanki üzerlerinden büyük bir silindir geçmiş gibi... Belli ki aldıkları eğitimden hiç de zevk almamışlar...
Oysa böyle mi olmalıydı? Geleceğimiz olan körpecik beyinleri aşırı bilgi yüklemesiyle bu kadar perişan etmek ne kadar doğru?
Okulun en önemli görevi öğrenmeyi öğretmektir, bilgi yüklemek değil... Özellikle ilkokulda öğretmenin misyonu, öğrencilerin zihnini abur cubur bilgilerle doldurmak ve ağır ödevlerle beyinlerini robotik bir hale getirmek olmamalıdır...
İlköğretimde amaç öğrenmenin öğretilmesi ve en önemlisi öğrenmekten zevk aldırabilmek olmalıdır. Yani herhangi bir amaç için değil, öğrenci sırf keyif aldığı için okumalı, hoşuna gittiği için bir şeyler öğrenmeye gayret etmelidir...
Öğrenci, bir kez öğrenmeyi öğrenir ise bundan sonrası çok kolaylaşır. Artık karşınızda ite kaka bir şeyler aktarmaya çalıştığınız bir öğrenciden ziyade öğretmenlerini zorlayan, verilen ile yetinmeyen bir kişi olacaktır...
***
Şu anki halimiz ise idealden çok uzak. İlkokul birinci sınıfın resmi müfredatına baktığınızda pek çok gelişmiş ülkenin ortaokulda verdiği bilgilerin bile ötesine geçildiğini görürsünüz. İkinci ve üçüncü sınıf kitapları ise çok daha ağır yüklerle dolu... Eğer öğretmenler birebir müfredatı izler ise çocuklarımızı kelimenin tek anlamıyla ezmiş ve okuldan soğutmuş oluyoruz...
Nitekim öyle de oluyor: Bizdeki okullar daha ilk günden okuldan soğutma kurumları gibi çalışıyor. Belki de bu nedenle okullar tatile girerken ezici bir çoğunluk büyük bir mutluluk duyuyor, ‘kurtulduk’ hissine kapılıyor. Okulların kapanma günü pek çok öğrenci kitaplarını veya kravatlarını yakıyor...
***
Gelişmiş pek çok ülkede oyun ve eğlence öğrenmenin en önemli araçlarından biri. Ayrıca İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde müfredat bizdeki kadar ağır değil... Bizim ilkokul konularımızın pek çoğunu İngilizler ortaokulda, hatta lisede bile öğrencisine vermiyor. Her şeyi her öğrenciye vermek yerine her öğrenciye ihtiyacı kadarını vermek gelişmiş dünyanın tercihi.
Beyinlere bilgi şırıngalama çabasını bir an önce bırakmak zorundayız... Özellikle ilköğretimde öğretmenler, çocuklarımıza okumayı ve öğrenmeyi sevdirseler bu bile kâfi... İlkokul sonundaki sınavlar da bilgi ölçmekten çok yetenek ve ilgi ölçmeye dönük olmalıdır. İlkokulda düşünme melekelerini ve yaratıcılığı öldüren test benzeri yöntemlerden ise özellikle kaçınılmalıdır.
***
İddia ediyorum, özellikle ilkokulun ilk üç yılında bir öğretmen öğrencilerine sadece keyifli hikâye kitapları okusa ve onları da bu hikâyelerin parçası yapacak küçük oyunlar oynatsa, buna karşın bir tek ev ödevi bile vermese yine de çok ama çok başarılı bir öğretmen olacaktır...
İlkokul diplomasını alan bir öğrenci hâlâ hayal kurabiliyorsa, kitap okumak onun için bir zevkse o öğrencinin öğretmeni başarılıdır. Eğer ilkokulun sonunda bir öğrenci bu iki özelliği kazanamadıysa o okul bu çocuğun ve ülkemizin katilidir...