Kafam eğitim meselelerine takılı. Çağımızda eğitim konuları geçmişe oranla çok daha da karmaşık hale geliyor.
Eskiden, eğitim-öğretim konularını daha standart aletlerle inceler, daha standart da sonuçlar üretir idik, şimdi konu gerçekten çok daha ilginç hale geliyor.
Benim aklımda WhatsApp isimli bir mesajlaşma, cep telefonu üzerinden konuşma şirketinin piyasada 19 milyar dolara satılmış olması var.
Bir şirketin, WhatsApp’ın 19 milyar dolara satılmış olmasının ne anlama geldiğini iyi görmek için başka şirketlerin piyasa değerinin ne olduğunu görmek gerekebilir belki de.
Şirketleri Borsa İstanbul’a kote edilmiş, yani halka açık şirketler arasından, üstelik en büyükleri arasından seçiyorum.
Garanti Bankası’nın toplam hisselerinin piyasa değeri 13 milyar dolar ve görebildiğim kadarıyla Türkiye’nin en büyük şirketi.
Akbank’ın piyasa değeri Garanti Bankası’nın değerinin iki milyar dolar kadar altında.
İş Bankası’nın piyasa değeri on milyar dolar civarında.
Başka bir ifadeyle iki İş Bankası bir WhatsApp ancak ediyor.
Turkcell, çok büyük bir şirket, piyasa değeri on milyar doların biraz altında.
Ereğli Demir Çelik’in piyasa değeri üç milyar doların çok altında.
WhatsApp 19 milyar dolar ediyor ise, piyasa değeri yaklaşık yedi tane Ereğli Demir Çelik.
Arçelik’in de değeri üç milyar doların çok altında, aynı mantıkla yedi Arçelik de bir WhatsApp ancak ediyor.
Finansbank yaklaşık dört milyar dolar, Denizbank yine yaklaşık üç milyar dolar, Yapı Kredi Bankası da yedi milyar dolara yakın.
Başka bir mukayese yapalım, Yapı Kredi’nin, Denizbank’ın, Finansbank’ın değerlerinin toplamı bir WhatsApp etmiyor.
Koca Tüpraş dahi yaklaşık dört milyar dolar, yani yaklaşık beş Tüpraş bir WhatsApp.
Bu garip durumun farklı açıklamaları olmalı.
Birileri ABD’de ve dahi başka piyasalarda teknoloji şirketlerinin balon yaptıklarını söyleyebilir, belki bir parça doğrudur ama bu saptama dahi temel bir gerçeği, Akbank artı Garanti Bankası’nın bir mesajlaşma şirketine piyasa değeri olarak eşit olduğu gerçeğini çok değiştirmiyor.
Bu fiyatlar, bugün balonlar dahi olsa, hiç kuşkusuz geleceğe ilişkin bir trende işaret ediyorlar.
Bu trendi yakalayan yani WhatsApp türü şirketler üretebilenler gelecekte çok daha başarılı, çok daha zengin olacaklar.
Peki bu tür şirketler, sabit sermaye yatırımları çok düşük bu şirketler nasıl üretilebiliyorlar?
Bu sorunun yanıtını ararken eğitim konusuna girmeden doğru bir yanıt üretebilmek kolay değil.
WhatsApp ciddi bir sabit sermaye yatırımı gerektirmiyor ise neden bu tür şirketler bizde değil de ABD’de ortaya çıkıyorlar?
Bir Fransız ya da İtalyan da olsam bu sorunun sorulmasını ister idim doğrusu.
Bu tür şirketlerin yaratılmasında yaratıcılığın, farklı düşünebilmenin payı nedir acaba?
Bizim eğitim sistemimiz ise yaratıcılığa ne kadar açık, ne kadar yaratıcılığı, farklı yaklaşımları destekliyor dersiniz?
Hukuk sistemimiz de, muhtemelen eğitim ideolojimizin bir uzantısı olarak, şiddet içermeyen farklı, aykırı görüşlere ne kadar açık?
Bizim Star Gazetesinden öğreniyorum, Prof. Mümtaz’er Türköne bir değerlendirmesi sonucu Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefetten mahkumiyet almış.
Bir ülkede “Atatürk’ü Koruma Kanunu” isimli bir kanun varsa, sizce o ülkede bir WhatsApp üretilebilir mi?