Fareed Zekeriya, 16 Ekim tarihli Washington Post gazetesinde zemindeki koşullar nedeniyle IŞİD’in yenilmesi söz konusu olamayacağı için “çevrelenmesini” önerdi. Obama yönetiminin Zekeriya’nın önerilerini ne denli ciddiye alacağını bilmiyoruz. Ama eğer ciddiye alacak olursa, IŞİD ile komşu olmaya, Suriye ve Irak’ın parçalanmasının yaratacağı sonuçlara hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Çünkü çevreleme yok etme ya da statükoyu değiştirme yerine var olanı korumayı, mümkünse çevreleneni geri adım atmaya zorlamayı içerir. Ancak aynı zamanda çevreleneni muhatap kabul eder. Varlığını tanır, onunla mücadeleyi uzun zamana yayar, dolayısıyla da birlikte yaşamayı öngörür. Çevreleyen çevrelenene var olmanın koşullarını dayatır. Koşullara uyum sağladığı oranda çevrelenen kabul görür, sisteme entegre edilir.
***
Böylesi bir olasılığın varlığı IŞİD’e komşu olma potansiyeli taşıyan Türkiye açısından şimdiye değin uyguladığı itidalli politikanın devamını gerekli kılar. Orantısal mukabele, caydırıcı tepki ve mümkün olduğunca geniş bir güvenlik kuşağının oluşturması böylesi bir politikanın olmazsa olmazları arasındadır. Amerika’nın zaman içinde barışacağı ve uzlaşacağı bir rejimle savaşa girmek Türkiye’nin çıkarına değildir.
IŞİD’in muhatap olarak kabulü Irak’ın fiilen bölünmesi anlamına geleceği için güney sınırımızda ortaya çıkacak Kürt devletinin varlığını tanımaya da hazırlıklı olmamızı gerektirir. Bu bir yanıyla Türkiye’nin kendi Kürt sorununun en kısa süre içinde çözmek zorunda olduğuna işaret eder, diğer yanıyla da Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile olan ilişkilerini daha da derinleştirilmesinin, her anlamda Türkiye’ye güvenebileceklerini hissetmelerinin şart olduğunu gösterir.
Suriye’nin geri kalanı açısından bakıldığındaysa da istikrarın gerekliliğini dayatır. İstikrara ya Baas rejiminin galibiyetine göz yumarak, bütün işlenen suçları sineye çekerek, hak-hukuk gibi kavramları tamamen unutarak ve tabii ki Özgür Suriye Ordusunu bastırarak ulaşılır. Ya da Türkiye’nin dediği gibi Suriye’de Cenevre benzeri bir siyasi süreç marifetiyle katılımcı bir modelin oluşturulmasıyla.
Birinci senaryo uygulaması zor, kabul edilmesi ahlaken ve siyaseten imkansız olacağı için ikinci senaryonun kabul edilme olasılığı çok daha güçlüdür. Ne de olsa Suriye’nin IŞİD kontrolü altında olmayan bölgelerinin istikrarı, kontrol altında olan yerlerin çevrelenmesi için şarttır. İstikrarsızlık müdahaleye hemen her zaman davetiye çıkartır, IŞİD gibi yayılma potansiyeli güçlü olan örgütleri teşvik eder, iştahını kabartır.
***
Türkiye gibi hassas dengeler üstüne oturan, istikrarsızlıktan ekonomisi, ticareti ve siyaseti etkilenen bir ülke tüm bu olasılıkları göz önünde bulundurarak hareket etmek, hiç bir senaryoya kapılarını kapamayan bir politika izlemek, kategorik davranmamak, dogmatik olmamak zorundadır. Eski sorunlarının yenileri üstünde çarpan etkisi yaratacağını görmek, sorunlar envanterini boşaltmak, eski küslüklerini gidermek durumundadır.
Unutmayalım ki şartlar değişince siyaset de değişir. Siyaset değişen şartlara uyum sağlama sanatıdır. “U dönüş” benzeri popüler cazibesi bol kavramlarla siyasetin manevra alanı daraltılmamalıdır. Bir yıl, bir ay, hatta bir gün önce geçerliliği olan bir politika bir gün sonra geçerliliğini yitirebilir. Türkiye iktidarıyla, muhalefetiyle ve hatta basınıyla bölgeye bakışında esnek olmalıdır...