Yüksel Aksu, ilk filmi Dondurmam Gaymak’ta kapitalizmin toplumu nasıl esir aldığını anlatmıştı. Aksu, ikinci filmi Entelköy Efeköy’e Karşı’da açıkgöz köylülerle bilmiş entellektüelleri karşı karşıya getirmişti. İftarlık Gazoz’da ise 12 Eylül öncesi ve sonrasında geçen dramatik bir hikayeyi işliyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen ve Senarist: Yüksel Aksu
Oyuncular: Cem Yılmaz, Berat Efe Parlar, Ümmü Putgül, Yılmaz Bayraktar
Yapım: 2015, Türkiye
Yüksel Aksu’nun yönettiği İftarlık Gazoz, Cem Yılmaz’lı kadrosu ve dramatik hikayesi ile izleyiciye göz yaşı döktürecek. Aksu, sinemamız için önemli bir yönetmen. Filmlerinin sinemasal başarısı kadar Ege’de geçen hikayeleri sinemaya aktarması da çok değerli. Çünkü Ege bu ülkenin yumuşak yüzü. Köylülüğün bütün güzelliklerini sergileyen bir halka sahip. Bu sempatikliğin özellikle Aksu’nun filmlerinde çok işe yaradığını düşünüyorum.
Yönetmenin ilk filmi olan Dondurmam Gaymak’ta kapitalizmin toplumu nasıl esir aldığı, ikinci filmi Entelköy Efeköy’e Karşı’da açıkgöz köylülerle bilmiş entelektüellerin komik ama bir o kadar da dramatik buluşması anlatıldı. Bu son filmde ise 12 Eylül’ün öncesi ve sonrasında geçen bir hikaye işleniyor. Kısacası her biri içinde ağır dram ve siyasi göndermeler barındırıyor. Bu ağır konuları Ege’de işlediğiniz zaman filmin hümanist yanı daha kolay çıkıyor ortaya. Eleştiriler daha kabul edilebilir oluyor. Sen-ben yerine hepimizin saflıkları, hataları, yakınlıklarıyla buluyor. Şimdi gelelim son filmi İftarlık Gazoz’a.
Züğürt ama gururlu Adem
İlk olarak şimdiye kadar çektiği en sert film İftarlık Gazoz. 80 sonrası bir hapishanede başlıyor öykü. 12 Eylül yönetiminin hapishanelerde uyguladığı baskılara karşı açlık grevi yapan genç bir adamın sedyeyle taşındığını görüyoruz. Sedyedeki genç adam kendinden geçerken biz de onun rüyasının peşine takılıp küçüklüğüne gidiyoruz. Adem tütün tarlalarında çalışıp hayatını kazanan bir ailenin oğludur. Adem’in okuldaki başarılarıyla bütün köy halkı övünür. Teneffüste bütün çocuklar okul kapısındaki seyyar gazozcudan gazoz içip serinlerken o gazoz kapaklarını toplamakla yetinir. Bu gazozcu Kemal Usta’nın dikkatini çeker. Ona bir gazoz vermek ister. Ama Adem kabul etmez “Babam kızar” der. Kemal Usta, çocuktan çok hoşlanır ailesini sorar ve tanıdık çıkar. Kemal Usta bu çocuğun yannda çıraklık yapmasını ister. Aile “Bizim oğlumuz doktor olacak” deyip ilk başlarda yanaşmaz ama Kemal Usta’nın ısrarı, Adem’in isteği doğrultusunda bu iş olur. 1970’lerin sonuna doğru Türkiye’de ortam karışmaktadır. Tütün tarlalarının sahibinin solcu üniversiteli oğlu, sınıf bilinci olmayan köylülere bu bilinci aşılamak ister. Adem bu abiden de etkilenir. Bu arada Ramazan gelmiş herkes oruca başlamıştır. Ona en çok koyan ise küçük olduğu için oruç tutamayacağının söylenmesidir. Fakat abayı yaktığı okuldan arkadaşı Berna’nın oruç tuttuğunu görünce gizliden niyet eder. Hem yaz sıcağından hem de Kemal Usta ile ağır gazoz arabasını itmekten bitap düşer. Kolay değildir sözünü yerine getirmek. Eğer oruç bozulursa 61 gün kefareti vardır. Finali daha fazla açık etmeyelim ve yönetmenin kazdığı kuyulara biraz düşelim.
Aynı kültürün insanları
Toplum sanayi devrimi yaşamış Avrupalılar gibi kesin hatlarla birbirinden ayrılan sınıflara bölünmemiştir. Bunu izleyici filmin bütününden çok rahat anlayabilir. O zaman anarşik gencin film içinde attığı tiratların ne anlamı vardır? 12 Eylül öncesi sol aydınların aslında en büyük problemi bu değil midir? Bu anlamda Aksu’yla paralel düşüncelere sahibim.
Ama bu gerçeğin filmde bu kadar saklanıyor olması benim biraz canımı sıkıyor. Ben bir Cem Yılmaz severim. O her halükarda beni güldürür. Kısacası filmin önemli değerlerinden biri. Küçük oyuncu Berat Efe Parlar dikkat edilmesi gereken bir isim. Bu yaştaki oyunculara Kültür Bakanlığı’ndan burs verilmesi düşünülebilir. Tartışılacak bir film. Her kesimden eleştiri de alabilir, beğenilebilir de.
İzleyici için değişik bir tecrübe olacak.