Sadece Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler üzerinden Türkiye’ye bakmak bile, yaşadığımız ülkenin stratejik önemi hakkında bize çok şey söyleyebilir.
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin Bağdat yönetimi tarafından köşeye sıkıştırılmasıyla başlayan süreç, Türkiye’nin bölgedeki gücü ve prestiji açısından ciddi bir sınava dönüştü. Tarık Haşimi şu anda İstanbul’da. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın ifadesiyle ‘Türkiye’nin misafiri’ ve misafirini iade etmeye de hiç niyeti yok.
Olup biten gerçekten kimilerinin iddia ettiği gibi Ankara’nın Irak’ın içişlerini karışma hevesinden mi kaynaklanıyor? Tarık Haşimi hakkında Interpol tarafından yakalama kararı çıkarılmasıyla hız kazanan gelişmelere biraz daha yakından bakalım dilerseniz.
Öncelikle, Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmakla suçlayan Başbakan Nuri Maliki ve onun tezlerini savunanlara bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Birinci iktidar döneminde Ankara’yla iyi ilişkiler geliştirmek için büyük çaba gösteren ve ikinci hükümeti kurmadan önce yine ülkemizde kapı kapı dolaşıp destek isteyen Maliki’den başkası değildi. Ne zaman ki Türkiye, Irak’ta daha geniş ve kuşatıcı bir arayışın içine girdi, o zaman ‘Irak’ın içişlerine karışan ülke’ oldu.
Maliki neden rahatsız?
Maliki, aylar süren ‘hükümetsiz’ dönemi kendi lehine çok iyi kullandı. Üst düzey bürokraside etkin bir kadrolaşma süreci başlattı. Hala elinde tuttuğu içişleri ve savunma bakanlığı makamları üzerinden, yargı üzerinde önemli bir nüfuz alanı elde etti. Hemen ardından Tarık Haşimi’ye yönelik operasyon için düğmeye bastı.
Ayrıca hükümeti kurduktan sonra da Türkiye’ye karşı tutumunu hayli sertleştirdi. Nitekim bu tavrına Başbakan Tayyip Erdoğan’dan çok sert cevaplar geldi.
Haşimi’nin köşeye sıkıştırılması, Ankara’nın Irak’ta geniş kesimleri içine almayı hedefleyen Irakıyye projesinin devam etme ihtimaline karşı bir hamleydi. Maliki, Kürtler ve Türkmenlerin yanı sıra Sünni Araplar üzerinde etkin bir Türkiye’den çok rahatsızdı ve bu etkiyi kırmadan istediği gibi hareket edemeyeceğini biliyordu. Bu nedenle önce Washington’da, ardından Tahran’da gerçekleştirdiği temasların ardından Türkiye’ye olan sert tavrını devam ettirdi
Türkiye’nin manevra alanını daraltmak için yaptığı Kerkük hamlesi de aynı amacın bir parçası. Maliki kurduğu yeni ve geniş orduyla ve bölgesel anlamda arkasına aldığı desteklerle, bir zamanlar kapısında iktidar aradığı ülkenin nüfuzuna savaş açmış durumda. Bunu nereye kadar taşıyabileceği, elbette sadece kendisine değil, İran başta olmak üzere bölgesel aktörlere, daha büyük resimde ise ABD’ye bağlı.
İstikrarsızlığı önlemek
Sadece bir sezgi, herhangi bir bilgiye dayanmaksızın söylüyorum. Nedense Interpol tarafından Tarık Haşimi hakkında çıkarılan karar da, bu büyük resmin sahiplerinden bağımsız görünmüyor. Bunu da sadece bir tahmin olarak bir kenara not edelim.
Türkiye’nin bölgesindeki gelişmelere gözünü ve kulağını kapattığı günler elbette geride kaldı. Irak’ta yaşananlarla bu kadar yakından ilgilenmesi, ne içişlerine karışmak, ne de bir başkasına ait senaryonun parçası. Ankara düzen kurucu olma iddiasında ve bunu yapabilmesinin yolu da öncelikle bölgesinde kendisini hedef alan istikrarsızlıkları engellemesinden geçiyor.
Müdahil olmayı, başka ülkeler üzerinde nüfuz elde etmeyi Türkiye’den başka herkese meşru sayanlara söylenecek söz yok. Sadece bir hatırlatmada bulunalım. Evet işler bazen aksıyor, kimi zaman tökezliyoruz ya da hamlemiz boşa çıkıyor.
Ama artık başkalarının sorun ihraç ettiği ülke olmaktan çıkıyoruz ve savunma hattını topraklarımızda değil, bölgemizde kuruyoruz. Eninde sonunda bunun karşılığını alacak Türkiye. Kimsenin kuşkusu olmasın.