Türkiye’nin sınırlarına duvar ördüğü”ne ilişkin iddia, sadece kulağı değil vicdanı da tırmalayan bir tartışma. Çünkü ‘duvar’, Berlin duvarı, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında yükselttiği duvarlarla kirlenmiş bir kavram. Ancak bu iddia, İsrail’in ördüğü devasa duvarların altındaki Filistinli çocukları gösteren fotoğraflarla süslenerek verilmeye başlanınca ‘propaganda’ kokusu da yükselmeye başladı.
Suriye’deki iç savaşın Türkiye sınırlarına dayandığı, sınır ötesinden gelen mermilerin Türk vatandaşlarını katlettiği günlerde bir bakan ‘sınır güvenliğinin arttırılması’ndan bahisle ‘duvar’dan da sözetmişti. Gerekçeleri şöyleydi:
- Mülteci ve kaçakçı geçişlerinin kontrol edilemeyeceği bölgelerde tel örgülerin yenilenmesi ve uzatılması; böylece kaçakçılığın önlenmesi, mültecilerin kontrollü geçiş noktalarına yönlendirilmesi;
-Özellikle mayınlı arazilerden geçişi önlemek amacıyla bu bölgelerde daha güçlü tel örgülerin yapılması, gerekiyorsa bu tel örgülerin altındaki duvarların yükseltilmesi;
-Çatışma bölgelerine yakın yerleşim yerlerinde vatandaşların kurşunlara hedef olmaması için tel örgülerin altındaki duvarların ‘bu amacı karşılayacak yükseklikte’ yapılması.
Nusaybin’den Hatay’a kadar, Suriye’de çatışmaların Türkiye’yi etkilediği noktaların ‘tamamı’ için ‘sınır güvenliğinin arttırılması’ kararı verildi. Tel örgülerin hangi zamanlamayla, nereye ve hangi yükseklikte duvar üzerine konulacağına ilişkin değerlendirme ise ‘ilgili birimlerin’ güvenlik analizlerine göre yapılacaktı.
Sınırda üzerinde tel örgüler bulunan ve yüksekliği arazi durumuna göre yer yer 2 metreye varan duvarlar zaten vardı. Bunlar güçlendirilecek, gerektiği yerde uzatılacaktı.
Bu amaçla, Suriye tarafında bir süredir Rojava diye anılmaya başlanan Kamışlı’nın karşısındaki Nusaybin sınırına da üzerine tel örgü yerleştirilecek temel duvarı inşaatı başladı.
“Türkiye Rojava bölgesiyle araya Berlin duvarı, İsrail duvarı örüyor; Kürt halkını koparıyor” tartışması da o zaman başladı.
Tartışmayı başlatan BDP’nin Grup Başkanvekili İdris Balüken ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, AK Parti’nin Kızılcahamam toplantısı öncesi Ankara’da bazı bakanlarla görüştü; ‘yüksek duvar’ kaygılarını iletti. İki milletvekiline, “Yüksek duvar yapılmayacağı, Berlin duvarı, İsrail duvarı benzetmelerinin doğru olmadığı; tel örgülerin üzerine konulacağı eski duvarlar gibi duvar örüleceği; ancak bazı yerlerde ilgili birimlerin ‘daha yüksek duvar’ uygulamasına gitmeleri ihtimaline karşı gerekenin yapılacağı” anlatıldı.
Konu Kızılcahamam’da Başbakan’a da iletildi ve 4 Kasım Pazartesi günkü Bakanlar Kurulu’nun gündemine alındı. Toplantı sonrası Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, üç noktayı açıkça ifade etti:
-Nusaybin, Suriye’deki Kamışlı’nın karşısındadır. Buradaki durum nedeniyle Nusaybin halkının güvenliği için bazı ‘geçici’ tedbirlerin alınması gerekmiştir.
-Burada sınırda örülen duvar yüksek bir duvar değil, üzerine tel örgünün çekileceği bir duvardır. Başka yerlerde de uyguladığımız gibi tel örgüye ait bir yapı oluşacaktır.
-Doğrudan doğruya boydan boya bir duvar yapmak söz konusu değildir.
Ancak bir hafta önce bakanların, üç gün önce de hükümet sözcüsünün açıklamalarına rağmen BDP 7 Kasım’da Nusaybin’de ‘eylem’ kararı aldı. Ortada yeni duvar olmadığı için var olan tel örgü duvarları üzerinde ‘direniş’ fotoğrafları çektirildi, Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, “Bedeli ne olursa hep birlikte ödeyelim” nutukları attı.
Bizzat bakanın ağzından ‘endişe ettiğiniz gibi bir duvar planlaması yok’ güvencesini alan Ahmet Türk de eylemciler arasındaydı!
Sonuçta BDP’nin ‘duvar propagandası’, olmayan duvarın altında bitti.
Ama geriye “Türkiye de duvar örüyor, İsrail’e karşı çıktığına bakmayın” tortusu bırakmayı başardı!
Belki ‘maksat’ hasıl olmuştur...