Ne uluslararası ilişkilerden anlarım ne de komplo teorilerinden.
Kendilerine uluslararası ilişkiler uzmanıyım diyenlere de bir ölçüde mesafeli yaklaşırım; nedense yaklaşık tüm uluslararası ilişkilerciler resmi devlet tezlerine çok yakın dururlar, bu sevimsiz gerçek de uzmanlıklarına biraz gölge düşürür doğrusu.
Aynı şeyi nevzuhûr strateji uzmanı öğretim üyeleri için de düşünüyorum; böyle bir doktora, programı, doçentlik derecesi var mı bilemiyorum ama bu stratejistler de nedense resmi tezlere, askere hep çok yakın duruyorlar. Mesela, geçenlerde CNNTürk’de izlediğim bir nevzuhûr stratejist Kürt meselesinin çözümüne yönelik açılım politikalarına iki saat boyunca bir kez dahi aksatmadan “açılım-saçılım politikaları” demeyi başardı doğrusu.
Gelelim asıl konumuza; Perşembe günü bir yerde kahve içerken iki arkadaşla karşılaştım, elimde bilgisayarım da vardı, bu arkadaşlardan biri International Herald Tribune’deki (21 Haziran Perşembe) birinci sahife haberini görüp görmediğimi sordu.
Bu yazı daha önce New York Times’da yayınlanmış, bizim basında da enine, boyuna tartışılıyor.
Siz de internet ortamından çok rahat ulaşabilirsiniz bu gazetelere, haberde Türkiye’nin güneyinde az sayıda CIA görevlisinin Suriye muhalefetine gizli olarak silah temin ettikleri, sevkettikleri bilgisi var. Haberin kaynağı olarak da ABD resmi yetkilileri ve Arap gizli servisleri gösteriliyor.
Konu biraz bayatladı ama ben yine de görüşlerimi sunacağım; haber, yazım tekniği olarak biraz tuhafıma gitti doğrusu çünkü haberde CIA görevlileri için “operating secretly” (gizlice iş yapıyorlar) gibi bir ifade kullanılıyor ama haberin kaynağı olarak da “American officials” (ABD yetkilileri) gösteriliyor.
Perşembe günü okuduğum zaman haberi gerçekten ilginç, yazım tekniğini de tuhaf buldum; haberin sonlarında ise Pentagon faaliyeti olarak şöyle bir ifadeyle karşılaşıyorsunuz: aerial surveillance of the Syrian military. Haberin iddiasına göre Pentagon Suriye ordusunu havadan gözetim altında tutuyor yani.
Haber ilginçti ama zaten yabancı basında bu tür haberlere alışığız, okuduk, düşündük, geçtik.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı da zaten Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere silah sevkiyatında bulunmadığını açıklayarak kısmen de olsa New York Times-International Herald Tribune haberini tekzip etti.
Ancak, Cuma öğleden sonra Suriye hava sahasını ihlal eden bir uçağımızın Suriye ordusu tarafından düşürüldüğünü öğrendik ve ne yalan söyleyeyim, bendenizin aklına hemen Perşembe günü okuduğum ve muhtemelen haksız olarak çok sayıda haberden biri olarak nitelendirdiğim NYT-IHT haberi geldi.
Bu haberle Suriye’nin bu şedid eylemi arasında bir nedensellik ilişkisi var mıdır?
Bu soruya cevap verebilmek kolay değildir herhalde.
Rusya-Çin ekseni nedeniyle NATO Suriye’ye Libya’da gerçekleştirdiği türden bir müdahalede bulunamamaktadır.
Umarım Türkiye de, tek başına, bir emr-i vaki ile karşı karşıya kalmaz, bırakılmaz; yöneticilerimizin bu konuda çok sağduyulu davranacaklarına inanıyorum.
Suriye meselesinin çözümü Rusya’nın bir biçimde, gerçekten hangi biçimde olur bu bilemem, sürece ilişkin nötralize edilmesinden geçmektedir herhalde.
Hiçbir devlet, vatandaşına, üstelik kitlesel olarak, zulüm yapamaz, bu durum global insan haklarının ihlalidir, bir iç hukuk meselesi ASLA değildir, sistematik hale gelmiş bir kitlesel imha, işkence uluslararası müdahaleye MEŞRUİYET KAZANDIRIR.
Suriye’de yaşananlar sadece Suriyelinin değil global insan haklarının ihlalidir ve müdahale bu durumlarda meşrudur kanısındayım.
Çağımızda meşru demokratik otoriteye karşı gerçekleştirilen askeri müdahaleler de artık bir iç mesele olarak görülemez, uluslararası müdahalenin meşru yollarla gerekeceği, yönetim otoritesinin meşru demokratik güçlere yeniden devrinin şart olduğu bir alandır askeri darbeler.
Suriye’de de rejim mutlaka değişmelidir, global meşru güçler, tercihen Rusya’nın da onayıyla, rızasıyla bunu sağlamalıdır ama Türkiye bu sürece asla tek başına girmemelidir, itilmemelidir.
twitter.com/KarakasEser