Salı günü yayınlanan yazımda Hürriyet'in yayın yönetmeni Ahmet Hakan Coşkun hakkında, "16 yıl önce de benim askeri kışlaların Ankara'dan çıkarılması teklifime (ki 15 Temmuz'dan sonra çıkarıldı!) karşı yayınladığı makaleye gönderdiğim açıklamayı yayınlama cesareti gösteremeyen Ahmet Hakan da tıpkı Özkoç gibi teklifimin birinci kısmını öne çıkartıp, "Resul Tosun, 'Laiklik Anayasa'dan çıkabilir' demiş." diye başlayan yazısıyla istiskali tercih etmiş maalesef.
Oysa bu yazdıklarına ilaveten her zamanki üslubuyla, "Tamam birinci bölümünü katılmıyorum ama ey ötekiler tarif edilmesine neden karşı çıkıyorsunuz? diyebilirdi.
Diyememiş, kendisine yakışanı yapmış! " yazdım ya, dayanamamış bugün yine 'Resul Tosun'un çıkardığı yapay laiklik tartışması' diye başı da içi de boş ve bayat bir yazı kaleme almış.
Diyanetin görünürlüğünden Yargıtay binasının açılışına kadar, 'laiklik elden gidiyor' diye başlayan tartışmayı ben mi çıkarmışım?
Bu tartışmayı dinden diyanetten rahatsız olan çevreler çıkarmış hatta öyle bir raddeye gelmiştir ki bu konuda en sert tepkiyi MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli koymuş ve yaptığı açıklamada, "Kulaklarında çan sesi çınlayan fikrî ve siyasî yobazların, son günlerde 'Laiklik elden gidiyor' feryadı koparmaları tahammülsüzlük, inanç ve insan haklarına kategorik bir başkaldırı olarak yorumlanmalıdır." diyerek tartışmayı kimi başlattığını en üst düzeyde tescil etmiştir.
Ama sen beni 30 yıldır tanımana rağmen tanımıyormuş edasıyla, 'Bu kez tartışmayı başlatan isim AK Parti'de bir süre milletvekilliği yapmış Resul Tosun isimli zat.' diye istiskale devam etmişsin.
Bak Ahmet Hakan, tartışmayı ben başlatmadım bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Yazımın başlığını bile, "Ya çıkarılmalı ya da tarif edilmelidir!" şeklinde belirleyerek iki seçeneğin olduğunu anlattım. Ya çağdaş ülkelerde olduğu gibi (Fransa dışında hiçbir ülkenin anayasasında laiklik yoktur) anayasadan çıkaralım (ki bunun hukuken teklif dahi edilemeyeceği için) ya da istismarı engelleyecek netlikte tarif edelim dedim, diyorum.
Fakat sen tıpkı CHP'li Engin Özkoç gibi benim teklifimin ilk bölümünü alıp ikinci bölümünü görmezden gelerek benimle alay etmeyi yeğledin.
Onun için senin hakkında 'Kendisine yakışanı yapmış!' yazdım.
Senin iyi bir gazeteci olduğunu yayınladığım haftalık haber dergisi Yörünge'ye rahmetli Ömer Lütfü Mete'nin tavsiyesiyle gönderdiğin dosyadan anlamıştım.
Elimize gelen dosyaları yayına hazır hale getirebilmek için mutfakta uzun çalışmalar yapardık. Senin gönderdiğin dosya, başlığıyla spotlarıyla ana metniyle dört dörtlüktü.
Münasebet düştüğünde Kanal 7'de ki arkadaşlara da senin iyi bir gazeteci olduğunu söylemiştim. Yeniş Şafak'ta da bir ara yazdın, o zaman da yeni Şafak Patronu Ahmet Albayrak beye de iyi bir gazeteci olduğunu söyledim.
Benim kimseyi kıskanma gibi bir yaklaşımım yoktur. Takdir edilecek insanı takdir ederim.
Ama Kanal 7'de çalıştığın için bu camia seni kendisi gibi zannediyordu.
Mahalle değiştirdiğinde senin hakkında 'Ne kadar değişti!' diyenlere ben 'Hayır Ahmet Hakan hiç değişmedi. Bugün ne ise Kanal 7'deyken de öyleydi.' dedim.
İtiraf ettiğin gibi gözünün Mekke'de Medine olmadığını Paris'te Londra'da olduğunu gözlüyordum, biliyordum.
Onun için de senin yeni adresinde bulunmanı hiç yadırgamadım, hatta gazetecilik adına bir başarı olarak da gördüm, görüyorum.
Bunları özellikle yazdım ki senin hakkında bir önyargım yok, bilesin.
Ancak yazılarını okutan temel özellik, kimi isimleri doğrudan olumlu ya da olumsuz anman olduğunun farkındayım.
Siyaset, sanat, medya ve iş dünyasının isimlerini anman yazını okunur kılıyor. Ya övüyorsun ilgi çekiyor. Ya eleştiriyorsun ilgi çekiyor. Ya alay ediyorsun ilgi çekiyor.
Zekice bir taktik.
Ancak Ahmet Hakan bunu dürüstçe yapmıyorsun.
Son yazında benim başlatmadığım tartışmayı bana mal etmeye çalışıyorsun. Bir önceki yazında da benim teklifimi bütün olarak değil laikçi çevrelerin ağzıyla değerlendiriyorsun.
Seni yeni mahallen için kınayanlardan değilim.
Ama o mahallenin en bariz özelliği olan itibar suikastçiliği yapıyorsun.
Benim iddia ettiğin gibi ne tanınmaya ihtiyacım var ne de dikkat çekmeye.
Ama senin dürüstlüğe ihtiyacın var.
Unutma!
Eleştir, karşı çık, ama dürüst ol.