Büyük Aile Platformu'nun dün Saraçhane'de 400 STK ile birlikte gerçekleştirdiği Büyük Aile Buluşması'nın serlevhası buydu: "Dursun Bu Hayasızca Akın!" Tam anlamıyla böyle bir şeyle karşı karşıyayız; hayasız bir akınla.
Hayasızca bir hayatın adeta herkesçe kabul edilmesini zorunlu hale getirmeyi amaçlayan küresel bir dayatma ile karşı karşıyayız.
Bu bizim değil tüm dünyanın sorunu ama aynı zamanda dünya ölçeğinde bu hayasızlığı örgütlü şekilde yürüten çok büyük bir el var. Adına ne derseniz deyin; bunun kendiliğinde olmadığı, örgütlü olduğu ve giderek mevzi kazandığı ortada.
Şunu lafı eğip bükmeden söylemek gerek, LGBT propagandası artık bir dayatma boyutuna geldi. Paris Olimpiyatları adeta bunun ilanıydı. LGBT propagandasına karşı olmanıza, bunu beyan etmenize dahi tahammülü olmayan bir küresel kıstırma söz konusu. Büyük şirketlerde çalışan insanları, film sektörü, şov dünyası, futbol, moda gibi görünür alanlardakileri ekmeğinden olmakla korkutan bir lobi var. Türkiye'de bile artık bu boyuta ulaştı. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde, Kanada'da artık iş çığırından çıkmış durumda. Tıpkı İsrail lobisinin Siyonist politikalara ve İsrail'in katliamlarına karşı çıkanları antisemit olarak etiketlemesi gibi LGBT ajandasına karşı çıkarak çocukların ancak anne ve baba rollerinin kadın ve erkek olarak belirginleştiği bir ailede sağlıklı yetişebileceğini savunduğunuzda sizi homofobik ilan edebiliyorlar.
Antisemit ve homofobik etiketi bugünün dünyasında iki karanlık kıstırma aracına dönüşmüş durumda. Şunu da söyleyelim; Antisemit etiketiyle dünyayı İsrail'in soykırımına bilse sesiz hale getirmeye çalışanlar İsrail'in nüfusunu artırmak için ha gayret çalışıyorlar. "Yerleşimci" adını verdikleri işgalciler hem çok çocuk sahibi oluyorlar hem de bu çocukları Filistinlilerin insan olmadıklarına inandırarak yetiştiriyorlar. Dünyadaki Yahudileri İsrail'e çekmek de bir başka politikaları. Yine de yeterli nüfusa erişemedikleri için Filistinlileri öldürmek suretiyle İsrail'in güvenliğini sağlamayı düşünüyorlar.
Alakasız bir konuya geçtiğimi düşünmüş olabilirsiniz; ben alakasız olduğu kanaatinde değilim. Bu iki lobinin kuyruklarının birbirine değdiğine aminim ama ispatlayamam!
Konunun, kendini doğduğu bedenin cinsiyetinde hissetmeyenlerin ikinci sınıf sayılması, zulüm görmesi vs olmadığını herhalde artık herkes anlamıştır. Konumuz dünyanın giderek cinsiyetsizlik deli gömleğini giymeye mahkum hale getirilmesi. Bu artık öyle bir boyuta ulaştı ki kadın haklarını savunmak bile sizi homofobik yapabiliyor. Değme feministler dahi bu lobinin hışmına uğrayabiliyor. Artık Batı akademisinde ladies and gentlemen diyemiyorsunuz. Bazı okullarda LGBT eğitimi ilkokul değil anasınıfına kadar indi. Kanada'da kreş çocuklarına dahi "LGBT dostu" etkinlik yaptırılıyor.
İslam'ı sinirleri alınmış, her şeyi mubah gören bir dine çeviremedikleri müddetçe Müslümanların buna direnci devam edecek. Bu yüzden Müslüman toplumlarda seküler aktörlerle çalışmayı tercih ediyorlar.
CHP'li belediyelerin hep birlikte "hayasızlık haftası" kutlamalarına iştirak etmesi, İBB'de toplumsal cinsiyet adı altında LGBT propagandası yapılması boşuna değil. Karar mercilerinde LGBT dayatmasına karşı çıkan, bu hayasız akına direnen kimse olsun istemiyorlar.
Çocukları, cinselliği keşfetmeye başladıkları, bedenleri ile en çok ilgili oldukları yaşlarda farklı eğilimlere açık olmaları için bir dizi propagandaya maruz bırakıyorlar. Gençler çok ağır hormonlar verilmek suretiyle zıt bir cinsiyete doğru sürüklenebiliyor. Belki de çok daha azı ile içine doğduğu bedenin cinsiyetine uyumlu hale gelebilecekken dönüşü olmayan yola giren çok sayıda genç var.
Önemli bir kısmı da zaten türlü madde kullanımlarıyla birlikte hayatı haz üzerine kurulu kayıp nesillere dönüştürülüyor.
Daha kolay yönetilebilir bir dünya için ailenin, toplumun ve milli devletlerin erozyona uğraması gerekiyor.
Bu hayasızca akına ancak aileye sahip çıkarak direnebiliriz.
Kadın ve erkeğin birbirini desteklediği, çocuk bakımının sadece annenin yükü olarak görülmediği, tek çocukla iktifa edilmeyen, en az üç çocuğun doğduğu aileyi kırmızı çizgimiz ilan etmeliyiz.