Şehirlerin de tıpkı insanlar gibi ruhları, tabiatları, kişilikleri, yüklendikleri anlamlar olurmuş. Şehirleri, şayet alt katmanlarıyla birlikte okuyabilirsek daha iyi anlarız antropologlar. Sadece maddi arkeolojiden, tarihi birikimden bahsedilmiyor burada kuşkusuz. O şehrin kökeninde devir daim etmiş medeniyetler silsilesini de takip ederek, şehre dair kadere kulak vermektir asıl o şehrin ruhunu anlayabilmek...
Şehirlerden bir şehir, Gazze'nin alt katmanlarına baktığımızda da bugünkü yaşananların en binlerce yıldır devir daim ettiğini görürüz. İsrailoğullarının Filistin'de yaşattığı soykırımlar dinler tarihinin sanki birer dejavusu gibidir. Hz. İbrahim'in eşlerinden Hz. Hacer'in Filistin'den sürülüp çıkartılması ile başlayan sürecin ardından, Hz. İbrahim'in iki eşinden olan çocukların soylarının bir türlü bir araya gelemeyişleri, Hz. Sare'den gelen neslin, Hz. Hacer'den gelen nesli hep uzaklaştırması, hep aşağı görmesi, her horlaması, her türlü haksızlığa maruz bırakışı serencamı mesela... Gazze'nin kaderinin mayası gibidir. Gazze'nin ruhunda bir tercih, alınyazısına dönmüş gibidir ki o tercih; İslam'dır, Hz. Hacer'in soyundan gelmiş olan son Peygamber, Hz. Muhammed (sav)'in tebliğ ettiği dinin mensubu olmaktır.
Daha sonralarında Gazze Hz. Meryem ile evladı Hz. İsa'nın katil İsrail Hahamlarından kurtuluşlarının kapısı da olacaktır...
Sadece bu iki hatıra bile, Gazze'nin medeniyet katmanlarında devir daim eden yazgı veya ruh hakkında bize ipuçları verecek güçtedir... Son yaşanan soykırımı, bu tarihi bellek eşliğinde düşünmek icap eder ki o vakit, tarih mazi olmaktan çıkar ve yaşayan bir anlamlar mecmuasına dönüşür.
Bakınız son 1 yıldır Gazze bize, asil bir şehir olmanın anlamını bir kez daha öğretti. Tüm dünya muktedirlerine karşı boyun eğmeyi reddeden bir şehrin hikayesi yazılıdır alnında Gazze'nin. Sadece soykırımcı İsrail'in değil, onu destekleyen, kol kanat geren ve sorumsuzluğunu savunan tüm ülkeler de dahil... ABD'si, Birleşik Krallığı, Fransa'sı, Almanya'sı ile, tüm geliştirilmiş silahlanma teknolojisi ile, kimyasal ve biyolojik yok edicilerin tümüyle, açlıkla, susuzlukla, yalnızlıkla tek başına savaşmış bir Gazze'den söz ediyoruz.
Şehitlerinde demirin gücünü, bebeklerinde meleklerin tebessümünü taşıyan, her birisi de Hz. Hacer gibi bir tepeden bir tepeye koşarak su arayan anneleri ile, Gazze'dir bize bu asırda şeref nedir bir kez daha öğreten. Ve Gazze'nin asil şehitleri, Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın, İsra Gecesi'nin, Miraç'ın bekçileri olarak saflar halinde sırlandılar. Gazze'de sanki ayetleri taşıyan melekler gibi saf saf durdular masumiyetin hizasında...
Masumiyetin hizasıdır Gazze!
Dün; Hz. Meryem ile kucağındaki bebek İsa'yı öldürmek üzere kovalayan hain İsrail Hahamları da o masumları, Gazze sınırından Mısır'a ricat ederlerken gözden kaybetmişlerdi. Gazze kapısında sırlanmışlardı Hz. Meryem ile bebeği... Bundan tam 2025 yıl evvel de Hz. Meryem ve oğlu İsa'yı adeta koruyan kollayan nasıl ki Gazze idiyse... Bugün de masumiyetin verdiği savaşa meydan olan şehir Gazze'dir. Oradaki her kadında Hz. Meryem'den bir pay vardır.. Oradaki her çocukta Hz. İsa'dan bir pay vardır... Dün nasıl masumlara sığınak olduysa, bugün de Gazze'nin kaderi, masum ve mazlumlara, koruyuculara, bekçilere sığınak oluşudur...
Mazlumların sığındığı kapıdır Gazze!
Gazze'yi boydan boya kana bularken Siyonizm ve muktedirlerin sessizliğiyle zalimliğine zalimlik katarken İsrail, Gazze insana dair bir çığlığa, insanlığa dair bir avaza dönüştü. Dünya halklarının vicdanlarına değdi bu avaz. Vicdanlar ayağa kalktı. İnsanlık cephesi uyandı. Uyandırandır Gazze!
Bir şehir, koskoca bir dünyayı ayağa kaldırdı, o şehir Gazze'dir!
Gazze halkının 1 yılı aşkın şekilde uğratıldığı soykırım karşısında bizler neler yaptık? Asıl soru burada. Onlar elbette şehitler, gaziler, masumlar, tanıklar olarak bugünü ve yarını, burada ve ahirette değerlendirecekler, başlarından geçenleri anlatacaklar... Peki bizler neler söyleyeceğiz? Asıl zorluk burada.
Gazze, vicdanlarımızı tartan bir şehirdir!
Tel'in ettik İsrail'i, buğuz ettik zalimliklerine, dualar ettik, namazlar kıldık zalimin safından değiliz Ya Rab dedik, kardeşlerimize yardımını gönder dedik, İsrail mallarını boykot ettik (etmekteyiz de), yürüyüşler, toplantılar düzenledik, yardım kampanyaları başlattık... Elimizden gelenleri yapmaya çalıştık. Ama elimizden gelmeyenler nasıl da çoktu... Bebekler parçalanırken, anneler yakılırken, doktorlar, hemşireler şehit edilirken, kiliseler, camiler içlerine sığınmış yüzlerce insanlarla birlikte bombardımana tutulurken, bizler de onlarla birlikte yıkıldık, yakıldık, tarumar oldu gönüllerimiz...
Gazze'nin şehitleri 'Furkan' oldu hepimize, hak ile batılın farkını koydular ortaya... Bir saat gibi kurdular kalplerimizi, aydınlattılar zihinlerimizi...
Gazze, insanlığın öğretmeni oldu!
Dünya'ya boyun eğmeyişin anıtı oldu Gazze!