Dünya çok keşmekeşli siyasi buhranlardan geçti. Savaşlar yaşandı ve halen de yaşanıyor.
İnişte ve çıkışta muhakkak liderlerin kendine has rolleri de oldu. Özellik Batı merkezli sistem kurgusu bize çeşitli lider profillerini tanıttırdı. Öyle tanıttırdı ki, diğer kutuplardan çıkanlar bile; tarzı ve söylemi ile Batı merkezli liderler listesine girmeye gayret etti.
İçlerinde bazıları dünya sistemi içinde düşüşe, bazıları ise çıkışa ve yükselişe vesile olan liderler silsilesi ile tanıştık.
Nefret edilenler oldu, sevilenler oldu; ama hiç günümüzdeki kadar vasat lider profilleri ile karşı karşıya kalınmadı.
Tabii günümüz dünya sistemleri ve siyaset anlayışı da, temelden değişti.
Medya, sosyal medya, algılar üzerinden yeni süreç inşasının, anlatmak istediğim lider eksikliğinde rolü oldu.
Ama yine de bu vasatlığın nedenleri üzerine düşünmemiz gerektiği açıktır.
Koskoca ABD başkanının günlerce kürsüden "komik" hareketleri konuşuldu...
Üzerine gün batmayan devlet olarak anılan İngiltere'nin başbakanlar silsilesi, fakirleşen sürecin ispatı gibi duruyor. Nerede Churchill, nerede Demir Leydi Thatcher isimli tarihe geçen isimler, değil mi?
Alman başkanları ve başbakanları ise ayrı bir hikâye. İçlerinde yeni dönem siyasilerinden hanım Merkel'den övgü ile bahsetmeye kalkmıştık ki, onun da Ukrayna-Rusya sürecinde kendi itirafı ile "yalancı" olduğunu öğrenmiş olduk.
Tabii Bismarck örneği ile Batı siyaset anlayışına bakmayı terk etmemiz gerektiğini anlatan gerçeklerdir bunlar.
Fransa'nın vasat siyasetçi tablosu yüzünden, Charles De Gaulle gibi liderler bir tarafa kalsın Mitterand, Chirak'a birazcık benzerlerini arar olduk.
Lakin dünyanın farklı kutuplardan oluştuğunu bize unutturan Batı merkezli siyaset düşüşe geçtikçe, biz kendimize farklı gözle bakmaya başladık.
Günlerdir Rusya liderinin röportajı, ABD ve Avrupa medyasında tartışma konusu olabildiyse, bu kadar algıya rağmen bu yaşanıyorsa, sorunun köküne iyi bakmak gerekiyor.
Dünya sözü ile eylemi farklı! İkiyüzlü değil, çok yüzlü siyasetçi profilleri ile bir yere gidemeyeceğini anlıyor.
Türkiye Başkanı Erdoğan'ın bu kadar algı ve operasyonlara rağmen, iftira ve yalanlara inat, Batı kamuoyunda saygın yerde kalması, bu liderden yoksun dünya siyasetinde aklı başında isimlere ihtiyaç duyulduğuna dair kanıttır.
"Sistemler çalışmalı, tarihi süreç liderlere bağlı kalmamalı..." tanımına katılıyorum ama tarihten liderlerin rolünü söküp alamazsınız.
Zaten bu bakış açısı yüzünden devletleri şirketler gibi çalıştırma eğilimi devreye girmedi mi?
Teknokratların yönetici olduğu yeni dünya sistemi anlayışı, lidersizleştirme senaryosu için düşünülmedi mi?
Devlet adamları yerine, günü kurtaran siyasiler, onların da yerini şirket yöneticileri mi alacak?
Alınan kararlar, konuşmalar, siyaset ilminin temel felsefesinden sıyrılmış moda girmekle, nasıl bir sürece tanıklık edeceğiz? Üzerine düşünmek zorundayız.
Basit gelir ama bu vasat durum, insan potansiyeline, entelektüel alt yapısına, hayallerine, hedeflerine tehlike olduğunu unutmamak gerekiyor.
Peki hedefsiz, mekanik ve sadece dünya merkezli çıkarcı siyaset, insanoğlunu nasıl mutlu edecek, mutlu edebilecek mi?
Maalesef...