Dünya çapında önemli tarihi gelişmelere tanıklık ediyoruz. Özellikle son on yıl içinde yaşadıklarımız tabiri caizse "tarih yazılan" anlar.
Ve bizler fert planında da toplum planında da bu önemli zaman dilimlerine şahitlik ediyoruz.
Son günlerde Cumhuriyet tarihiyle ilgili çeşitli alanlarda okumalar yapmaya çalışıyorum. Okumalarım sonucunda gördüm ki tarihte yaşanmış neredeyse her şey -ister toplum isterse fert planında olsun- bir şekilde kayıt altına alınıyor.
Her şey kayıt altına alınmış, orada yazılan, söylenen, yapılan hiçbir şey boşa gitmiyor.
Tarihin hafızası muazzam!
Özellikle yaşadığımız dijital çağda bu kayıt altına, daha doğrusu hafızaya alınma olayı dehşetengiz boyutlara ulaşmış durumda. Dijital dünyaya bakınca fert ve millet planında heder ettiğimiz zamanlar, gelecek için endişe verici.
Bu heder ettiğimiz zamanlar kurtarılabilse "fikir yükü" ve "iş yükü" alanları daha "aktif", "üretken" ve "verimli" olabilir.
Dolayısıyla bugün yaptıklarımız küçük değişimler olarak nitelendirilebilir lakin tutumlarımızın sistemlerden nasıl etkilendiği ve de sistemleri nasıl etkilediği tarihin hafızasında not alınıyor.
Bugün gerçekleşen ve bizim için basit olan bir olay gelecek nesiller için çok önemli olabiliyor. Meşhur "Kelebek Etkisi" teorisi tarihin her dönemi için geçerli.
Bugün söylediğimiz önemsiz bir söz veya yaptığımız bir hareket dijital mecralar marifetiyle gelecek nesillerin hayatını etkileyecek bir dalgaya dönüşebilir.
Tıpkı bugün uluslararası arenada Türkiye devletinin ve yetkililerinin yaptığı gibi...
İster beğenin ister beğenmeyin ama bugünün ve yarının yazılmasında Türkiye başat rol oynuyor.
Türkiye şu anda her anlamda sığınılacak bir liman olarak görülüyorsa bu uluslararası ilişkilerdeki politikalar sayesindedir!
Türkiye bugün barış görüşmelerinde arabuluculuk yapıyorsa Erdoğan'ın bundaki rolü inkâr edilemez.
Bugün Türkiye, Rusya ve İran gibi iki devlet başkanını yanına alıp el sıkıştırıyorsa bu, yeni Türkiye'nin ileri görüşlülüğü sayesindedir!
Başta Avrupa olmak üzere dünya bir enerji krizi yaşarken ülkemiz bu alanda bir çözüm mercii olarak görülüyorsa bu son yıllarda yapılan insani, siyasi ve ticari yatırımların sonucudur!
Bartın'da meydana gelen maden kazası sonrası neredeyse bütün dünya ülkeleri eskisi gibi sessiz kalmak yerine Türkiye'ye taziye ve destek mesajı vermek için sıraya giriyorsa bu söylediklerimizin karşılığı var demektir.
(Maden kazasında yüreği yanan ailelere sabırlar diliyorum. Kazada vefat eden insanların ailelerinin haberlerini seyrettikçe bizim de yüreklerimiz yanıyor. Vefat eden kardeşlerimize Rabbim rahmetiyle muamele eylesin.)
Mark Twain'in "Tarih kendini tekrar etmez, kafiye yapar." dediği gibi Türkiye kadim Osmanlı medeniyeti tarihinin kafiye seslerini çıkarmaya başlamıştır.
Türkiye, tarihin sayfalarına kendini altın harflerle yazdırırken, fert planında biz tarihin hafızasında nasıl bir yer edineceğiz?
Bizden onlarca, belki de yüzlerce yıl sonra gelecek olan nesiller bugünleri araştırdıklarında nasıl bir şahsi profille karşılaşacaklar?
Acaba yaptıklarımızla tarihin akışını değiştirebilecek miyiz?
Söylediğimiz bir söz, yaptığımız bir hareket tarihin sayfalarına nasıl kaydedilecek?
Tarihin yazıldığı günümüzde biz bu yazının içinde nasıl bir kelime, nasıl bir cümle, nasıl bir paragrafta yer alacağız?
Voltaire'in dediği gibi; "Tarih, milletlerin tarlasıdır. Her millet geçmişte bu tarlaya ne ekmişse, gelecekte onu biçer."
Şundan emin olabilirsiniz ki yaşadığımız dönem her zaman için merak edilecek, araştırılacak bir dönem. Eğer dünyanın ömrü yeterse bin yıl sonra bile bu dönemler merak edilecek, neler yaşandığı, kimin ne yaptığı ne söylediği araştırılacak.
Gerek on yıl gerek yüz yıl gerekse bin yıl sonra nasıl hatırlanacağımızı bugünlerde yaptığımız ve söylediğimiz şeyler belirleyecek. Tutunduğumuz tavırlar şahsiyet perspektifinde değerlendirilecek.
Onun için gelecek nesiller tarafından hayırla anılmak istiyorsak bugünlerde yaptığımız tercihlere, tutunduğumuz tavırlara dikkat etmeliyiz.
Siz, yüz yıl sonra yapılan bir araştırmada nasıl anılmak istersiniz?
Dijitalize edilmiş ve her an önümüze sunulabilen tarihin bizi nasıl yazacağını düşünmeliyiz.
Bir düşünelim isterseniz!