23 Aralık gününü, artık 'Dünya Şehit Çocuklar Günü' olarak idrak edeceğiz.
Bugün Gazze'de beyaz kundaklar yerine, beyaz kefenlere sarılarak yanyana sıralanan bebekler, çocuklar, masum siviller, yaptığımız ve yapacağımız bütün etkinlikleri, yazacağımız yazıları, okuyacağımız şiirleri, yürüyeceğimiz yolları, itirazlarımızı ve isyanlarımızı, mahcubiyetle susturacak güçtedir... Lakin bizler yine de, tarihe bir not düşmek, tarafımızı belli etmek ve sorunun çözümünde görev üstlenmek için, yazılar yazıyor, yollar ve caddeler yürüyor, şiirler okuyor, itirazlar ve isyanlar ediyor, Gazze için bir araya geliyoruz. Bizler hüznünde de sevincinde, tebrikinde de taziyesinde de musafahalaşan bir medeniyetin evladıyız. Şimdi; Gazzeli kardeşlerimizle musafahalaşma, selamlaşma zamanıdır.
69 gündür Gazze'de yaşanan insani dram, artık küresel bir mesele halini almıştır. Çünkü tüm dünya halkları bu insani dramın karşısında ayağa kalkmıştır. Derhal ateşkesin sağlanması ve Gazze'de daha fazla bebek, kadın, yaşlı, hasta sivilin ölmemesi için, hem kendi hükümetlerine hem de uluslararası adalet mekanizmalarına seslenmektedirler...
Kuvözdeki bebeklerin çırpınarak hayatını kaybetmesi...
Okulda olması gereken çocukların kitapları ve oyuncaklarıyla şehit edilmeleri...
Açlık, susuzluk, korku, imha ve ölüm karşısında dehşetten açılmış ve kapanmak bilmeyen çocuk gözleri...
Derileri kimyasal silahlarla yanmış, delik deşik edilmiş, parçalanmış küçük bedenler...
Ağlayan anneler, babalar, dedeler, nineler...
Şehit çocukların boynuna sarılarak veda eden kediler...
Keskin nişancılar tarafından öldürülen 80'lik neneler...
5 yaşındaki şehit torununu kabre indirmeden evvel saçlarını ören dedeler
Yersiz yurtsuz kalmış, kendi ülkelerinde sığınacak yer arayan insanlar,
Açlık, susuzluk, kış soğuğu da tüm bu dehşetli anlara eşlik ediyor...
Kuşkusuz bu yaşananlar bir savaş değil.
Çünkü savaş, güçleri birbiriyle uyumlu iki ordu arasında gerçekleşir.
Gazze'de ise savunmasız, sivil halkın tüm dünyanın gözleri önünde imha edilişine şahit oluyoruz... İnsanlarla birlikte suyu, yiyeceği, barınağı, evi, yuvayı, okulu, fırını, oyun parkını, zeytin ağaçlarını, kuşları, çiçekleri de yok ediyor İsrail... İsrail, bir nükleer felakete dönüşüyor.
Peki ne yapmalı?
Dünyada zulmü ve vahşeti önleyecek, adaleti ve barışı sağlayacak yeni bir normatif sistem kurulmalı. Dünya toplumları zaten, hukukun ve adaletin hüküm sürdüğü ve barışın daim olduğu bir dünya özlemini duymaktadır.
Siyasetin, akademinin, hizmet sektörlerinin hepsinin başlıca amacı insanlığın saadeti, huzuru ve selametidir. Dolayısıyla insanların ve toplumların yaşamında barış, adalet ve huzur 'daimi ve olağan' istemler iken, savaş, hukuksuzluk ve kaos, kaçınılan, olağan dışı 'istisnai' durumlardır.
Gazze'deki soykırım ile, ne yazık ki, İsrail'in bir 'İstisna Devleti' olduğunu tüm dünya görmüştür. Çünkü onlar, hiçbir hukuk kaidesine uymadan, insani değerleri hiçe sayarak, batı medeniyeti olarak tarif edilen tüm etik sistemi de reddederek, sınır tanımaz bir kıyıma kalkışmışlardır...
Muhatabını 'insan' bile kabul etmeyen bu patolojik bakış, günümüzde yeniden hortlayan ırkçılığın ve yeni kolonyalizmin, en keskin halidir.
Bu açık soykırıma, ırkçılığa, apartheid rejimine karşı, dünyada bir kontrol sistemi ve önleyici bir hukuk nizamı kurulmak zorundadır. Gazze'deki insani dram bize, mevcut uluslararası kurumların işlevsiz kaldığını gösteriyor ne yazık ki...