Dünya medyası uzun zamandır, Türkiye aleyhinde net bir ifade ile Erdoğan karşıtı manşet ve yazılarla gündemimizdeydi.
Seçim süreci yaklaşınca, Erdoğan'ın kaybedeceği yönünde sevinç çığlıkları atılmaya başlandı.
Özelikle deprem felaketi sonrası Türkiye içindeki siyasi aktörlerin, Erdoğan ve Türkiye devleti karşıtı çığırtkan tutumundan; cesaret alan küresel gücün, elindeki medyanın yayın politikası daha da sınırlarını aşmaya başladı.
Millet ittifakı CB adayı Kılıçdaroğlu'na verilen destek, atılan manşetlerde dikkatimizden kaçmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Batı medyası üzerinden, Batı ittifakına verdiği mesajların da anlamı (!) var.
Özellikle iktidar olduklarında "Önceliklerini Kremlin değil, Batı ile iyi ilişkiler " olacağına dair beyanları, boş söylenmiş sözler olarak tanımlanmaz.
Türkiye'nin Batı ilişkileri kesilmedi, sadece Erdoğan Türkiye'nin milli çıkarlarını gözetmeye başladı ve bu duruşundan da hiç vaz geçmedi. ABD merkezli Batı ittifakı veyahut Türkiye'nin sözde müttefikleri için ise, durum farklı. O nedenle dünya medyasında atılan manşeti anlamlı buluyor ve buradan nasıl bir Türkiye hayal ettiklerine dair tabloyu okumuş oluyoruz.
Tabi, sosyal medyaya bakıldığında, oynanan algoritma üzerinden dezenformasyon ile oluşturulan algının da farkındayız.
Açıkçası sosyal medya hayal ve sanal dünyaya kendince hayal ürünü seçim ortamı sunmaktadır. Diğer taraftan sahanın dili farklı boyutu aktarmaya devam ediyor.
Elbette zorlu bir seçim sürecindeyiz. Erdoğan'a karşı sağlanan İttifak ise, içerik ve söylem olarak bize çok şeyi anlatmaktadır. Lakin dünya medyası üzerinden verilen destek ise, boşuna verilen bir çaba değil.
Böyle medya desteği ile Ukrayna Başkanının iktidarı ve sonraki sürecin nasıl işlediğini hep beraber gördük. Nasıl "Kahraman" nasıl "Şeytan" dizayn edildiğine hep beraber şahitlik ettik ve halen etmekteyiz.
Erdoğan dünya çapında bir isim ve gerçek anlamda Dünya lideri.
Bu iş pek Batılı müttefiklerimizin hoşuna gitmemesini de anlıyoruz. Çünkü fabrika ayarlarına döndürülmüş istenen Türkiye hayali, Erdoğan ile mümkün değil.
Halkın desteğini halen alır olması, tüm seçim mitingleri ile gösterebilen İstanbul mitingi ile ise umduğunu bulamayanlara; kötü kapak olması ise ayrıca analiz edilmeli...
İstanbul mitingi günü, küresel medya üzüntü dolu yayınlar yaptı, analiz edildi ve beklediklerini bulamadıklarını; açık dille ifade etmekten de çekinmediler.
Erdoğan tam 21 yıldır kendi halkından destek alıyor, halen de aynı heyecanla seviliyor.
Miting günü gördüğüm manzarayı, aramızda yabancı gazeteci, sosyologlar, analizcilerin de gördüğünden eminim.
Meydanlara sığmayan insan seli, sevenleri sevindirdi; ama düşmanca başka beklenti içindekileri o kadar üzmüş olduğunu da açıktan görmemiz mümkün oldu.
Dünya medyasının attığı manşetler, Erdoğan'ı düşmanlaştırma, otoriter, kan, kin gibi sözcüklerle süslenen makalelerin hiç bir karşılığının olmadığından biz eminiz.
Amma küresel mafyanın sözcüsü olan Batı medyası, özelikle Amerikan, İngiliz Fransız, Alman medyasının hep bir ağızdan Erdoğan düşmanlığının nedeni gayet açıktır.
Erdoğan karşıtları, tam bağımsız, kendi milli menfaatlerini savunan ve yenidünya düzeninde; Türkiye'nin yerini önemseyen ve kimseye vagon olmak istemeyen bir yapısını kabul etmekte zorlanıyorlar.
Şimdi bu gerçekler bize şunu ifade etmeli: Türkiye seçimini tüm bu dayatmaları okuyarak yapmalı ve Erdoğan'a öncekilerden daha fazla sahip çıkmalıdır.
Çünkü Erdoğan demek, Türkiye'nin çıkarları ve gelecek rotası ve istikameti demektir.