Bugün 7 Haziran, beş gün sonra Brezilya’da Futbol Dünya Kupası başlıyor.
Biz bu Kupa’ya katılamıyoruz, yakın bir geçmişin Dünya üçüncüsü bir ülkenin Brezilya’ya gidememesinin nedenleri ise ülkemizde yeterince tartışılmadı, tartışılmıyor.
Oysa, bu sorunun çok net bir yanıtının verilmesi, en azından kapsamlı bir tarama sürecinin gerçekleşmesi şart idi.
Ayyuka çıkmış şike iddialarına, mahkeme kararlarına, UEFA, CAS kararlarına söz konusu Dünya Kupası başarısızlığı da eklendi ama bizim TFF’den ses yok, görüntü var.
Konuya, benim anlam veremediğim bu ilgisizlik basınımızda da, kamuoyunda da geçerli.
Dünya Kupası’na bir haftadan az kaldı, spor basınımız favori ülkelerin takımlarını, yıldızlarını tanıtmak yerine Caner’in özel hayatıyla, Sow’un Sunderland’den aldığı teklifle falan ilgileniyor.
Türkiye basınının en oturmuş spor sahifelerinden biri olduğu kabul edilen Milliyet Spor’un Cuma günü ilk on futbol haberi arasında Dünya Kupası’na ilişkin tek bir haber bile yok.
Bu ilgisizliğin mutlaka bir nedeni olmalı, Dünya Kupası’nın merak uyandırmadığını hiç düşünmüyorum.
Aklıma gelen ilk ihtimal bu dünya futbol şöleninin bizim futbol dünyamız üzerine projektörleri çevirmesinden biraz korkulabileceği ihtimali, karşımıza çıkacak mukayeseli tablo bizde bu sektörden büyük parsalar toplayanları zora sokabilir.
Bendenizin siz okurlardan istirhamı Dünya Kupası’nı ekranlardan izlerken futbolun kalitesini, hayranlıkla izleyeceğiniz bazı genç futbolcuların aldığı paraları, bizim futbolun kalitesiyle, bizimkilerin yani Brezilya’ya gidemeyenlerin aldığı paralarla mukayese etmeniz.
Bundan sonra belki de hafta sonları bizim maçları izlemek yerine zap yapar ekranlardan İtalya Ligini, İspanya Ligini, Almanya Ligini Güney Amerika liglerini izlemeyi tercih edebilirsiniz.
Bu tercihinizin de, parasal olarak, bizim baronlara mutlaka terbiyevi bir etkisi olur.