İngiltere'de İşçi Partisi adayı Keir Starmer'ın büyük bir farkla başbakan seçilmesiyle birlikte, iç ve dış politikada bir dizi beklenti oluştu. Tony Blair ve Gordon Brown gibi İşçi Partili isimlerden sonra uzun bir süre Muhafazakar Parti iktidardaydı. David Cameron, Theresa May, Boris Johnson, Liz Truss ve Rishi Sunak gibi isimler kısa sürelerle görev yaptılar.
Avrupa'da yükselen sağ siyasete rağmen, İngiltere'deki İşçi Partisi dünya barışı için bir katkı verebilir mi? Hayır.
İngiltere'nin dış siyasetinde büyük değişiklikler bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir çünkü Starmer'ın yönetimi, Muhafazakarlardan devraldığı politikaları büyük ölçüde sürdürecek gibi görünüyor. Starmer, İngiltere'nin yaşadığı ekonomik zorluklar devam ederken iktidarı devraldı. Yeni başbakanın ilk önceliği ekonomiyi istikrara kavuşturmak olacak. Bu nedenle, dış politikada köklü değişiklikler kısa vadede beklenmiyor.
İngiltere'nin zannedildiği gibi ABD'yi ve hatta dünyayı yönettiği iddiası, bizim sağ siyasette çok iddialı laflardan biridir. Starmer, ABD liderliğindeki dünya düzenini desteklemeye devam edecek ve Avrupa ile ilişkileri güçlendirmeyi hedefleyecek. Taze başbakan, Brexit sonrası Avrupa ile ticaret ve güvenlik alanlarında iş birliğini artırmak istiyor. Ayrıca, İngiltere'nin Ukrayna'ya verdiği desteği sürdürmeyi ve NATO'ya olan bağlılığını korumayı planlıyor. Ukrayna konusundaki ısrarcı tutumun dünyayı ve ülkesini riske atması, bu sosyalist hukuk adamını ne zaman rahatsız edecek bilinmez.
Starmer, ABD ve Avustralya ile yapılan AUKUS anlaşmasına destek vermeye devam edecek ve Çin ile dengeli bir ilişki sürdürmeyi amaçlıyor. Orta Doğu'da ise ABD'nin çizgisinde kalacak, İsrail'e desteğini sürdürecek ve İran'a karşı sert bir politika izlemeye devam edecek. Her ne kadar İngiltere medyası ve kamuoyu Gazze konusunda ABD'den ve Avrupa ülkelerinden ayrışsa da, yüksek siyasette ABD ile ayrışması mümkün görünmüyor.
Londra ve Ankara arasında epeydir müzakere edilen serbest ticaret anlaşması her iki taraf için de önem taşıyor. Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ticaret hacmi 20 milyar doların üzerinde seyrediyor ve karşılıklı yatırımlarla seviyenin daha da artması bekleniyor.
İran'da Değişim Olacak Mı?
İran Cumhurbaşkanı Reisi bir helikopter kazasında vefat etmişti. Seçimlere katılım düşük olsa da, ikinci turda reformcuların adayı Mesud Pezeşkiyan galip geldi.
İran'da yüksek siyasetin seçilmiş cumhurbaşkanı tarafından rotasını değiştirmesi mümkün değil. İran'da yerleşik sistemin gücü halkı sandığa uzak tutmakta. Halk değişim söylemine inanmadığı için siyasete de mesafe koyuyor. Muhafazakar seçmenin sandığa verdiği mesaj ise İran'da müesses nizamın giderek kan kaybettiğini gösteriyor. Seçmenin %50'si sandığa gitmiş görünüyor. Eski Cumhurbaşkanı Reisi, muhafazakarlardan 19 milyon oy alarak seçilmişti. Şimdi seçimi kaybeden muhafazakar aday Said Celili ise 13 milyon oy alabilmiş.
Yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, dünya siyasetine dengeli ve pragmatik bir yaklaşım sergileyecek gibi görünüyor. Çin'in arabuluculuğuyla süren Tahran-Riyad görüşmeleri ne durumda sorusu aklımızda. Analistlere göre Pezeşkiyan, Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerle ilişkileri iyileştirmeyi hedefliyor. Özellikle Suudi Arabistan'la diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması konusunda açık görüşlü olduğu belirtiliyor.
Küresel mücadelede İran'ın bundan sonra alacağı tutum elbette en çok Orta Doğu siyasetini etkileyecek görünüyor.