Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkemizin her alanda hak ettiği hedeflerine ulaşabilmesi için açtığı yolda milli ve yerli fuar anlayışını dünya fuarcılığına kabul ettirmek için neler yapmalıyız? Yol haritamız nasıl olmalı? Başarılı, istikrarlı, sürdürülebilir, yerelden küresele gelişen değişen, büyüyen global dünyada arz ve talebi karşılayabilen ve Türkiye’yi farklı kılan özelliklerini yaşatabilen bir anlayış için turizm sektörü, tarım sektörü, enerji ve ticaret sektörü, şehircilik, inşaat, tekstil, moda, kültür ve sanatı kapsayan kalkınma, büyüme, ihracat ve yeni pazarların çarpan ve çoğaltan etkisiyle yurt içi fuar merkezlerinde yapılan etkinliklerle ne kadar önemli olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bu konuda ülkemizin fuarcılık sektöründe deneyimli, yetişmiş ve gelecekte de en başarılı ismi olabilecek kapasiteye sahip olan, Antalya Expo Center Anfaş Fuarcılık Genel Müdürü Murat Özer’e ülkemiz fuarcılığının son durumunu, gelişmeleri, yapılması gerekenleri, Türkiye fuarcılığın püf noktalarını sordum. Şeffaf, yalın ve bir o kadar içtenlikle önemli bilgileri benimle paylaştı.
“Antalya Expo Center yapı, otel ekipmanları, gıda, tarım, belediye ekipmanları, hayvancılık, otomotiv, mermer, emlak, sanat, yaş sebze-meyve ihracatı vb sektörlerin ağırlıkta olduğu pek çok uluslararası sektöre ev sahipliği yapmaktadır” diyen Murat Özer önemli açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Anadolu Fuarcılığı, hem ihracat hem de turizm projesidir. Türkiye’nin uçakla 4 saat çevresinde 2 milyar nüfus bulunmakta, 2 milyar nüfusun yüzde 2’si imalat-hizmet sektörlerinde işadamı-yönetici kabulüyle; 40 milyon kişi sektör yöneticisi/işadamı bulunmakta (yurt dışı fuar ziyaretçi potansiyeli). Uçakla 4 saat çevremizden 40 milyon sektörel firma yöneticisinin yüzde 2’si olduğu hesabından gidersek ki, oda yaklaşık 800 bin kişi edecektir, bu da yurt içinde düzenlenen fuarlarımızın yurt dışı ziyaretçi potansiyelini oluşturduğu gerçeğidir. Halen tüm fuarlarımıza yılda toplam 40-50 bin kişi yabancı ziyaretçi geldiği kabul edildiğinde 800 bin kişinin önemi ortadadır.
Türkiye için Stratejik Sektörlerde Bölgesel Kontrolün Elde Edilmesi (gıda, enerji, turizm, inşaat vs), bölgesel ekonominin gelişmesi, kalkınma, istihdam ve ihracata destek (fuar ziyareti için gelen ziyaretçinin harcadığı her 100 TL’den 15 TL fuar alanında kalırken 85 TL’si fuarın düzenlendiği şehre gitme ve doğrudan ekonomiye katkı) sağlamaktadır.
Uzun yıllardır ihracatımızın artırılması için yurt dışı fuarlara ayrılan bütçelerle mukayese edildiğinde çok daha küçük bütçesel yurt içi fuarlara destek ile
- Türkiye’yi ve Türk ürünlerini direkt olarak yerinde tanıtma ve Türkiye’nin üzerinde oluşturulmaya çalışılan negatif imajı silme.
- Türk ürünleri ile gerçekten ilgilenen 800 bin alıcıyı (A+ ve A sınıfı profesyonel iş dünyası temsilcisini) Türk firmalarımızla kapsamlı olarak buluşturma (Ticari ziyaret; fabrika ziyaretleri, üretimi yerinde gösterme vb. Kültürel ziyaretler; şehir ziyaretleri ve turizm aktiviteleri),
- Kış döneminde fuar şehirlerimizde istihdamın sürekliliği ve turizm potansiyelini yükseltme,
- Ayrılan bütçe, yurt dışında X bir fuar organizatörüne, X bir yabancı şehrin ekonomisine katkı sağlayacağına uçaktan konaklamaya kadar tüm zincirlerde yurt içine kalacaktır.”
Sonuç olarak baktığımızda Çin, Almanya, İspanya, BAE gibi dünyada fuar merkezi olmuş ülkelerin fuar dönemlerinde ağırlamış oldukları ziyaretçilerin ülke ekonomilerine katkısına baktığımız zaman yadsınmaz derecede yüksek rakamları görüyoruz. Konumundan imkanlarına, sunduklarına varana dek her türlü özelliğe ve üretkenliğe sahip olan Türkiyemizin dünya fuarcılığının merkezi olmaması için hiçbir neden yok, yeter ki inanalım.