-BAKÜ (Azerbaycan)-
Dünyamızın hızla değiştiğinin farkında mıyız, değişimin hangi yöne doğru olduğunu görebiliyor muyuz? Bu önlenemez gelişmeye verdiğimiz tepkiler genellikle yüzeysel çünkü.
Değişimlere hep edilgen halde yakalanmamız da bu yüzden...
Kişiliğimizin bizi biz yapan özellikleri bile değişime uğruyor. Pek çok sıfatın eski değeri kalmadı. Bilgiye daha kolay erişen, farklılıklara eskiler kadar aldırmayan, iz bırakma derdi olan nesiller geliyor. Önümüzdeki dönemin insanları birbirlerini daha iyi anlayan, değerlerin ortaklığının önemini kavramış, daha hoşgörülü insanlar olacak.
Daha hoşgörülü, ama daha zor beğenir...
İnsanların önündeki seçenekler çoğalır, ya da insanlar önlerinde hayli fazla seçenek bulunduğunun farkına varırsa, onları ellerindekiyle tatmin etmek de zorlaşır. Daha iyi, daha müreffeh, daha mutlu kişiler, kitleler ve toplumların varlığı, bunlardan yoksun olanları talepkar olmaya sevk eder.
Söz konusu ettiğimiz yarının dünyası, en çok devletleri, daha doğrusu halkları yönetme iddiasının sahibi devlet adamlarını ilgilendiriyor. Geleneksel yönetim biçimlerini sarsacak, insan ilişkilerini farklı bir zemine taşıyacak, yönetici-yönetilen arasındaki mesafeyi kısaltacak değişimler bunlar. Üzerinde kafa yorulması, yeni söylemler üretilmesi ve geçişin mümkün olduğunca sarsıntısız sağlanması için yollar aranmasını gerektiren değişimler...
Bu anlamda en ciddi çabayla Bakü’de karşılaşmam beni mutlu etti.
Azerbaycan nicedir kendisini olumlu olarak dünya gündemine sokmaya çalışıyor. Geçen yıl ilki düzenlenen ‘Kültürlerarası Diyalog Dünya Forumu’ bu yıl ‘çoklu dünyada barış içinde birarada yaşamak’ temasını işliyor. Hemen her ülkeden ismi duyulmuş birilerini görüşlerini paylaşmak üzere Bakü’ye davet etmişler. Deneyimleri yararlanılmaya değer, orijinal fikirleriyle tanınmış, parlak görüşleri bulunan 600 kadar kişi, üç gün boyunca, yeni dünyaya yol aramakta.
Her ülkenin kendi tarihi birikimlerini de içeren bir kültürü var, ama o kültür çevresi evrenselleşen ortak değerlerle sınanıyor bugün; biz bunun uluslararası arenaya yansımalarıyla daha fazla meşgulüz. Hala yerel bakıyoruz sorunlara, hala kendimize özel çözümler üretiyoruz ve bazı gelişmelerin bize rağmen olup bittiğinden de habersiziz. Oysa yönünü, özelliklerini, etkiye açık bölümlerini doğru teşhis edenler değişimi de etkileyebilirler; anlamayan, anlamakta gecikenler ise etkilenmeye açık kalacaklardır.
Biz bu alanda ne durumdayız?
Konuşma ve tartışmaları bu soruyu zihnimde taşıyarak izlerken şu kanaate vardım: Gelişmelerden en fazla etkilenecek coğrafyanın bir parçası Türkiye, başkalarından daha genç bir nüfusumuz var ve gelecek en fazla bizi ilgilendiriyor; ancak geleceği belirlemeye yarayacak, günü daha iyi değerlendirmeyi sağlayacak tartışmaların henüz biraz uzağındayız.
Yakınlaşmalı ve tartışmaları gündemimiz haline getirmeliyiz. Günlük çözümler yerinde, ama yarını planlamak gibi bir sorunumuz da var ve bu yolda yaya kalmanın maliyeti çok büyük.
Kentlerin ve ülkelerin üzerinde yaşayanlarla birlikte bu denli yoğun değişime uğradığı başka bir zaman dilimi olmadı.
Bakü’de tartışılan konulara kulak vermek şart.