PostPandemi döneminden geçmeye çalışan dünya, içinde savaşların, hükümet bunalımlarının, üretim ve lojistiğe ilişkin sorunların da olduğu pek çok olumsuz durumun içinden çıkmaya çalışıyor. Büyük ölçüde de başarılı olamıyor. Oysa şartlar ne olursa olsun, küresel finansal piyasalarda yaşanan bu kaosa rağmen Türkiye her zaman olduğu gibi 'güvenli liman' konumunu muhafaza etmeye devam ediyor. İşte tam da bu noktada gözlerin çevrildiği bir kurum var SPK. Ve onun çiçeği burnunda Başkanı İbrahim Ömer Gönül. Göreve geleli henüz 2 aydan biraz fazla oldu. Kıymetli bir iktisatçı. Fon yönetimi ve para piyasaları alanında uzman bir isim... Yaşanan bu sürecin şifrelerini çözmek için kapısını çaldık. Kafamızda cevap bekleyen üç kritik soru vardı. Sayın Başkan samimiyetle cevapladı o soruları... Mülakatın tamamını okuduğunuz vakit manzarayı daha berrak göreceksiniz. Ben Sayın Başkan'ı dinledikten sonra gördüm ki; Sermaye piyasamız tüm dünyaya örnek. Tüm dünya borsaları kelimenin tam anlamıyla sürünürken, biz geleceğe güvenle bakıyoruz...
Son dönemde ekonomide yaşanan dalgalanmalar ve finansal hareketlerin sermaye piyasalarına olumsuz yansımadığını ve dünya piyasalarında Türk borsasının cazip olduğu görülüyor. Bu başarının nedenleri neler ve bunun sürdürülebilir kılınması İçin çalışmalar yapılacak mı?
Son dönemde yaşanan ekonomik gelişmelerin en önemli sebepleri olarak tüm dünyayı etkileyen pandemiyi, küresel ölçekte emtia fiyatlarındaki artışları ve Rusya-Ukrayna krizini sıralayabiliriz. Bu gelişmelerin şirketlerimizin faaliyetlerine etkisi olmakla birlikte şirketlerimiz başarılı bir şekilde bu süreci yönetmektedir. Özellikle emtia fiyatlarındaki artışların girdi maliyetlerini yükseltmesi nedeniyle şirketlerimiz söz konusu artışları fiyatlamalarına yansıtmak durumunda kalmışlardır. Aynı zamanda şirketlerimizin ciro ve karlılıklarında artışlar görüyoruz. Benzer artışları Borsa İstanbul'da işlem gören birçok sanayi şirketimizde de gözlemliyoruz. Ayrıca pek çok sektörde fiyat kazanç oranları benzer ülkelerle karşılaştırıldığında düşük düzeylerde kalmıştır. Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda BİST şirketlerinin yatırımcılar için uzun vadede önemli fırsatlar barındırdığı aşikardır. Sermaye Piyasası Kurulu olarak, tasarruf sahiplerinin Borsa İstanbul'da güvenli bir ortamda risk ve getiri beklentilerine uygun yatırımlar yapabilmesi adına etkin işleyen bir piyasa oluşturmak için titiz bir biçimde çalışıyoruz. Yatırımcılarımız için Borsa İstanbul'un sürdürülebilir bir yatırım aracı olarak görülebilmesi adına piyasanın adil ve güvenilir bir biçimde çalışmasını temin etmek için etkin bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Özellikle son iki yılda borsamıza olan yatırımcı ilgisinin artmasıyla birlikte pay piyasasındaki yatırımcı sayımız 2,5 milyonu geçmiştir. Diğer taraftan, sermaye piyasası araçlarının toplam finansal varlıklarımız içerisindeki payı istediğimiz seviyelerde değildir. Mayıs sonu itibariyle yurtiçi yerleşiklerin toplam mevduat varlığı 6,2 trilyon TL iken pay senedi varlıkları mevduatın %12'sine karşılık gelecek şeklide 760 Milyar TL'dir. Bu oran bir açıdan da önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirerek pay senedi oranını daha yukarı çekmemiz gerekiyor. Bu kapsamda, yatırımcı ilgisinin devam etmesi ve sürekli hale gelmesi için ihtiyaç duyulan enstrümanları sermaye piyasalarımıza kazandırmaya ve piyasa bozucu eylemler ile aktif bir biçimde mücadele etmeye devam edeceğiz. Ayrıca, bugün itibarıyla 365 milyar TL menkul kıymet yatırım fonu, 305 milyar TL emeklilik yatırım fonu, 25 milyar TL girişim sermayesi yatırım fonu ve 20 milyar TL gayrimenkul yatırım fonu olmak üzere toplam yatırım fonu varlığımız 715 milyar TL büyüklüğündedir. Halihazırda 72 adet portföy yönetim şirketi, 15 adet ise emeklilik şirketi mevcut faaliyet yetki belgeleri çerçevesinde piyasada işlem gerçekleştirmektedir.
Türkiye sermaye piyasasında kurumsal yatırımcıların daha çok yer alması için ek çalışma ve tedbirleriniz olacak mı? BİST kripto para ve diğer piyasalara alternatif olmaya devam edecek mi?
Kurumsal yatırımcıları sermaye piyasalarımızın merkezinde konumlandırıyoruz. Hem genele yayılan ve derinliği olan bir sermaye piyasalarına sahip olmak için hem de sürdürülebilir kalkınmamızı finanse edecek uzun vadeli kaynakları ekonomimize kazandırmak için buna ihtiyacımız var. Bu konuda son yıllarda önemli mesafeler kat ettik. Az önce de ifade ettiğim gibi bugün itibariyle 715 milyar TL büyüklüğünde bir yatırım fonu varlığımız mevcut. Kurumsal yatırımcıların ürünlere ilgisinin giderek arttığını gözlemliyoruz. Menkul kıymet yatırım fonlarında 3 milyonunun üzerinde aktif yatırımcı sayısı bulunurken, emeklilik yatırım fonlarında bu sayısı yaklaşık 7,5 milyon olarak gerçekleşmiştir. Menkul kıymet yatırım fonlarımıza olan ilgideki artışta bu fonların işlem gördüğü TEFAS platformunun önemli etkisinin olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle aynı sistemi bireysel emeklilik fonları için de hayata geçirdik ve BEFAS platformunu kurduk. Emeklilik fonu yatırımcıları bu platform sayesinde kendilerine en uygun fonlara yatırım yapabilecekler. Bu imkânın tercih edilebilecek bireysel emeklilik fon adedini daha da büyüteceğini düşünüyoruz. Kripto varlıklar konusunda ise Borsa İstanbul'da işlem gören şirketler ile kripto varlıkları kıyaslamak borsamız için haksızlık olur diye düşünüyorum. Pay piyasamız 3 trilyon TL'ye yaklaşan büyüklüğü; 40 yıla yaklaşan geçmişi; büyüyen ve temettü ödeyen Türkiye ekonomisinin lokomotifi şirketleri ile reel anlamda ülkemizin en kıymetli değerlerinin başında gelmektedir. Büyüyen Türkiye'den pay alabilmenin en sağlıklı yoludur. Diğer taraftan kripto varlıklar yeni teknolojik gelişmelerle birlikte ön plana çıkan ancak henüz emekleme aşamasında olan, reel arka planı olmayan, oldukça dalgalı ve riskli finansal varlıklardır. Bu nedenle kripto varlıkların gelişimini yakından izlemekle birlikte köklü şirketlere yatırım yapmak ile kıyas edilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Kripto varlıklardan çok arkasındaki dağıtık defter teknolojisinin daha önemli olduğunu ve sermaye piyasalarının saklama, takas vb. birçok alanında verimliliği artırma anlamında dönüştürücü olabileceğini düşünüyorum.
SPK'nın piyasa hareketlerindeki düzenleyici önlemlerinin küçük yatırımcının zarar görmemesi için yapıldığı bir gerçek. Ancak burada serbest piyasa kurallarına zarar vermemeyi nasıl başarıyorsunuz? Buna ilişkin spesifik sınırlar var mıdır? Etkin bir piyasa oluşmasının birinci şartı fiyata etki eden bilgiye tüm piyasa aktörlerinin eş zamanlı ulaşabilmesidir. SPK'nın tüm tedbir ve piyasaya müdahalelerinin merkezinde etkin çalışan yatırımcıların güvenle yatırım yapabileceği bir piyasanın oluşturulması hususu yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında SPK'nın gözetim ve denetim sisteminin bırakın serbest piyasaya zarar vermesini, serbest piyasanın etkin bir biçimde işlemesi için çalıştığını söyleyebiliriz. Sermaye Piyasası Kurulu'nun piyasada işlem gören finansal araçlara ilişkin bir değer, fiyat ve yön beklentisi ya da tavsiyesi hiçbir zaman olmamıştır, olmayacaktır. SPK'nın nihai sorumluluğu alıcı ve satıcıların eşit koşullarda fiyatı belirlemesini sağlamaktır. Bu noktada, sosyal medya mecraları başta olmak üzere çeşitli ortamlarda bir araya gelip işlem yapanlar, ya da yanıltıcı bilgi yayarak fiyatı etkileyenler piyasada bir bilgi asimetrisi meydana getirmeye çalışmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulu olarak bu noktada devreye girerek bu asimetriye neden olan kişilere ilişkin ilk aşamada işlem yasağı da dahil olmak üzere önleyici tedbirler uygulamakta, ikinci aşamada ise söz konusu kişilerin fiillerinin kabahat veya suç niteliğine göre idari para cezaları tesis etmekte veya konuyu yargı mercilerine intikal ettirmekteyiz. Alınan bütün tedbirlerin ve atılan tüm adımların nihai amacı tasarruf sahiplerinin kendi yatırım stratejilerine uygun kararları sağlıklı işleyen bir piyasada verebilmesini sağlamaktır.