Uyarıyla başlayayım: Bu yazı yılın ilk günü için uygun olmayabilir; rahatsız olacaklar okumasın.
Her yılın sonuna doğru olan bu yıl da tekrarlandı: Dünyanın öndegelen kuruluşları, bazı örgütler, gazeteler, dergiler geride bırakılan 365 gün içinde takdir edilen işler yapmış kişileri açıkladı... İslâm Dünyası’nda ilân edilen listelerde adı en sık geçenler ülkemizden; hepsinde yer alan isim de öyle: Recep Tayyip Erdoğan...
Yılın son günü Bosna-Hersek’te bir dergiyle Ürdün’deki bir örgütün haberi geldi: İlki Tayyip Bey’i ‘2012 yılının Müslüman lideri’ seçmiş, diğeri Suudlu Kral Abdullah’ın ardından ‘dünyanın en etkili lideri’ olmaya lâyık görmüş...
Göğsüm kabardı.
Batı’da durum farklı. Tayyip Bey bütün dünyadan topladığı oylarla TIME dergisinin ‘halkın seçtiği yılın adamı’ olarak ilân edilmişti geçen yıl; bu yıl ise ‘dünyanın en etkili isimleri’ listesinde yer almıyor...
Listelerde keyfi bir yön vardır; halk da oy verse okurlar da tercihte bulunsa, sonuçta listeleri tanzim eden bir veya birkaç kişinin eğilimi hepsinden önemlidir. Özellikle de listelere konulmayanlar açısından bu böyledir.
Medyayı bu yıl gözlerini kapatmaya sevk eden, uluslararası basın kuruluşlarının tavırları oldu sanıyorum; Türkiye’yi gazetecilerini cezaevine tıkan ülkeler arasında birinci ilân eden kuruluşların...
Committee to Protect Journalists (CPJ, Gazetecileri Koruma Komitesi) adlı kuruluşun bu yıl sonu itibariyle yayımladığı liste hiç de iç açıcı değil. Bir kere karşılarında ‘cezaevinde gazeteci sayısı’ yazılı ülkelerin çoğuyla aynı ligde değil Türkiye; büyük çoğunluğu diktatörlerin iş başında bulunduğu ülkelerle aynı listede yer almak üzücü. Ayrıca en kabarık rakam da Türkiye’nin karşısında yazılı.
Harf sırasıyla ülkelere şöyle bir göz atalım: Azerbaycan (9), Bahreyn (1), Burkina Faso (1), Burundi (1), Çin (32), Eritre (28), Etiyopya (6), Fas (2), Gambia (1), Hindistan (3), Irak (1), İran (45), İsrail (3), İtalya (1), Kamboçya (1), Kırgızistan (1), Kongo (3), Küba (1), Özbekistan (4), Rwanda (3), Suudi Arabistan (4), Somali (1), Suriye (15), Tayland (1), Türkiye (49), Vietnam (14), Yemen (1)...
Ne diyorsunuz?
Resmi ağızların ne dediğini biliyorum: 49 rakamıyla ifade edilen kişileri ‘gazeteci’ saymıyorlar; ‘gazeteci’ olsalar bile suçlandıkları konuların fikir açıklamakla ilgisiz olduğunu söylüyorlar. ‘Terörle Mücadele Kanunu’ (TMK) kapsamı içerisinde tutuklanmış kişilere müsamaha edilemeyeceği görüşü hayli yaygın resmi çevrelerde...
Ne çare ki, günümüz dünyasında, fikir özgürlüğü en geniş biçimiyle garanti altına alınmış bulunuyor. Eline silâh almamış biri, teröre alkış tutmuyor, eylemleri teşvik etmiyor ve kışkırtmıyorsa, fikir özgürlüğünden yararlandırılıyor. Savunduğu görüşler ne kadar aykırı olursa olsun...
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de, geçen yıla kadar, TMK kapsamında tutuklu olanları ‘gazeteci’ saymıyordu Türkiye söz konusu olduğunda; bu yıl tavır değiştirdi. Bunun da sebebi, KCK operasyonuyla ilgili gözaltına alınıp tutuklananların sayısının bayağı artması... İlk ilân ettikleri rakam daha da yüksekti, rakamı Adalet Bakanlığı’yla mutabık kalarak 49’a çektiler...
Böylece, Türkiye de, 49 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu kabul etmiş oldu.
İyi bir görüntü değil bu, hiç değil...
Konuyu burada yalnızca Tayyip Bey’in Batılı gözlerde edindiği yerde yaşanan değişim bakımından ele aldım, ama ülkemiz açısından bunun başka sakıncaları da var. Her uluslararası platformda karşımıza çıkartılan bir fatura bu. Siz buna ‘bubi tuzağı’ da diyebilirsiniz. Elimizle yerleştirdiğimiz, yine bizi vuracak bir ‘bubi tuzağı’...
Yılbaşılar 365 günde bir geliyor ve etkisini birkaç saat sürdürüyor. Dün öyle bir gündü, çoğunuz eğlendiniz. Bugün de biraz düşünesiniz istedim.