Kuzey Irak Kürt Yönetimi Bölgesi’nin ikinci uluslararası film festivali heyecanı sardı. Tabii beni de! Yarın başlayacak olan Duhok Uluslararası Film Festivali 16 Ekim’e dek sürecek. Ben de Kısa Film Yarışması jürisinde “Sessiz” adlı kısa filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan genç yönetmenimiz Rezan Yeşilbaş ile birlikte görev yapacağım. Duhok’a gitmenin sinemanın da ötesinde kültürel nedenlerle ilgimi çektiğini tahmin etmişsinizdir.
Halihazırda Bölge Hükümeti’nin düzenlediği en önemli kültürel etkinlik 2. Duhok Uluslararası Film Festivali. Sanat yönetmenliğini Almanya’da Mitos Film’i kuran Mehmet Aktaş üstleniyor. Organizasyon da Mitos Film’e ait. Bu sayede DUHOKIFF yola çevre, deneyim ve birikim avantajıyla çıktı. Bu yılın manzarasına şöyle bir göz atalım:
Dünya Sineması’nın yarışmalı bölümünde jüri başkanlığını yedinci sanatın büyük ustası, “Lanetlenme”, “Şeytan Tangosu”, “Karanlık Armoniler” ve “Torino Atı” gibi başyapıtlara imza atan BelaTarr üstleniyor. Üyeler arasında Türkiye’in en iyi yönetmenlerinden Zeki Demirkubuz da yer alıyor. Üstelik bu jürinin vereceği büyük ödül Yılmaz Güney’in adını taşıyor. Dünyanın her yerinden Kürt kökenli yönetmenlere açık olan Kürt Sineması Yarışması’nın jürisinde de “Yol” filminde Yılmaz Güney’in ortağı olan ve ülkemizde birkaç kez konuk edilen Donat F. Keusch yer alıyor.
***
Dünya Sineması’nda yarışan filmler bu yılın başarılı filmleri arasından toplumsal meselelere değinen güzel bir seçki oluşturuyor. Bu seçkide kahramanları güçlü ve dayanıklı genç kadınlar olan dört film özellikle dikkat çekici: Reha Erdem’in bir militan kızın dağdan inme masalını anlattığı “Jin”... Gabriela Picher’in Arnavut göçmen işçi kızın, babasıyla birlikte İsveçt’teki tutunma çabasını konu aldığı “Eat Sleep Die”... Nana Ekvtimişvili ve Simon Gross’un yönettiği Gürcistan’da 14 yaşında bir genç kızın en yakın arkadaşıyla sistemin değişmekte olduğu bir ülkedeki erkek şiddetiyle mücadelesini aktaran “In Bloom”... Anais Barbeau - Lavalette’in Kanadalı bir kadın doktorun biri sınır polisi İsrailli diğeri militan eşi Filistinli olan iki kadın arkadaşı ve iki dünya arasında kalmasını anlattığı “İnşallah”... Reha Erdem dışındakiler kadın gözüyle kadınlara bakan, önemli ödüller kazanmış yapımlar.
Kürt Sineması başlığı altında uzun metrajlı kurmacaların yarıştığı bölümde, bu yılın başarılı Avrupa yapımlarından iki tanesini görmek sürpriz olmadı. Hiner Saleem’in “My Sweet Pepperland”i Cannes Film Festivali’ndeki prömiyerinden sonra çekildiği bölgenin izleyicisinin karşısına çıkıyor. Saleem ile western türünde bir filmle tutucu toplum yapısını hicvettiği ve onun da güçlü bir kadın karaktere odaklandığı bu film hakkındaki söyleşimiz 1 Haziran tarihli Star Pazar’da yayınlanmıştı.
Hişam Zaman’ın Norveç ve Almanya ortak yapımı “Before Snowfall” birçok dalda Amanda adayı olmuş (İskandinav ülkelerinin Oscar’ı), İsveç’in Göteborg ve New York Tribeca film festivallerinde ödüller kazanmış bir yapım. Irak’tan başlayıp Norveç’e uzanan bir yolda, gencecik bir delikanlının sevdiği erkekle kaçan ablasını “namus uğruna” öldürmeye çalışmasını anlatan dokunaklı bir film “Before Snowfall”.
Türkiye’den prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde yapan ve Antalya’da Altın Portakal için yarışmakta olan “Mavi Ring” seçildi. Ömer Leventoğlu’nun yönettiği film açlık grevindeki mahkumların, sağlık durumları elvermediği halde, başka bir cezaevine transfer edilmesi için rapor imzalamaya zorlanan genç kadın doktorun onlarla yolculuğunu anlatıyor. Belgesel ve kısa filmler arasında ise Türkiye’den yapımlar ağırlıkta.
Hem İran ve Irak’tan filmleri izlemek hem de Duhok izlenimlerimi aktarmak için sabırsızlanıyorum!