Geçtiğimiz Cumartesi, yani 20 Ekim için güzel bir davet aldım Nun Okulları’ndan. Okullarda çok fazla etkinlik yapılıyor ama bu başkaydı. Amerika’da yaşayan ve yaptığı şov programıyla 10 sezondur tüm dünyayı kasıp kavuran Dr. Mehmet Öz’ün bir kolejde söyleşisi olması çok da rastlanır şey değildi.
Eşime söylediğimde hem sağlık konularına ilgisi, hem de ülkesi Makedonya’da da Mehmet Öz’ün inanılmaz popüler oluşundan dolayı o benden de önce hazırdı.
Gittiğimizde sahnede bir sürpriz ile karşılaştık. Dr. Öz’ün gençliği de sahnedeydi. Onun adı da Dr. Yerebakan’dı. Halit Yerebakan genç yaşında, aynı Mehmet Öz gibi çok başarılı bir kariyere sahip bir doktor. Mehmet Öz ile bir benzerliği de TV programları. Dr. Yerebakan daha önce İYİ FİKİR programının bir kısmını sundu, sonra da Doktor Geldi programını tek başına sundu. Diliyorum ki TV programı hız kesmeden devam eder. Adeta Türkiye’deki her evin doktor oğlu gibi bir sıcaklığı, içtenliği var.
Neyse, dönelim söyleşiye.
Sahnede Nun Okulları’nı temsilen bir moderatör hanımefendiye bir de lise bir öğrencisi genç bir beyefendi eşlik ediyordu.
İlginç, Amerika’dan Dr. Mehmet Öz’ü getiriyorsunuz, karşısına soru sormak için bir lise öğrencisini koyuyorsunuz. Eski kafayla bakınca anlaşılmayacak şeyler. Ama yepyeni, taze bir zihinle bakınca ve uygulayınca ortaya müthiş sorular çıktı liseli delikanlıdan. NUN Okulları güzel bir mesaj vermişti dinleyen yüzlerce insana. “Çocuklarınıza güvenin, bakın biz güveniyoruz, siz de güvenin” mesajıydı bu.
Neyse, tam söyleşi bitti derken soru cevap kısmında en vurucu kısmın geldiğini bilemezdik. Soruyu soran bir ortaokul öğrencisiydi. “Meslek hayatınızda unutamadığınız anınız var mı?”. Pek bir cevap beklemedim açıkçası bu soruya, neticede yılların birikiminin içinden bir anda bir anı aklına gelmeyecekti Mehmet Öz’ün.
Yine yanılmıştım. Bomba gibi bir anıyla bitirdi Mehmet Öz.
New York'un ünlü üniversite hastanesi Columbia-Presbyterian'ın Yapay Kalp ve Kalp Nakli Merkezi Direktörü olan Prof. Dr. Mehmet Öz, uzunca yıllar üzerinde çalıştığı Yapay Kalp ile iki ameliyat yapar.
Birincisi olan hasta aynı zamanda felçlidir. Kurtulma şansı çok düşüktür. Hastanın eşinin ısrarı üzerine yapılır ameliyat. Aynı zamanda felçli olması işi çok zorlaştırmıştır. Ameliyat biter. Mehmet Öz’ün pek umudu yoktur. Ancak hastalarını gezerken bir şey dikkatini çeker.
Hastanın eşi hep yanındadır. Bilinci yerinde olmayan eşine her gün gazete okumaktadır.
Dr. Öz: “Duyabildiğini pek sanmıyorum, siz isterseniz evinize gidin, istirahat edin, bir gelişme olursa ben sizi çağırırım” dediğinde kadın “Hayır, o benim hayatım, her şeyim. Onu bırakmayacağım, her saniye yanında olacağım” der. Dr. Öz bir şey söyleyemez, devam eder.
İkinci hasta ise çok daha sağlıklıdır birinci hastaya göre. Nakle gerek bile yoktur aslında ama yine de olmak ister. Ameliyat da başarılı gerçekleşir. Hasta için istirahat günleri başlar. Ama hiç geleni gideni yoktur. Ziyaretçisi yoktur. Tek başına yatakta günlerini geçirir hasta.
Ve sonuçta Dr. Öz’ü çok şaşırtan, duygulandıran bir nihayete varır bu hikaye.
Birinci hasta iyileşir, ayağa kalkar. İkinci hasta ise hastanede, yalnız başına yatağında günden güne erir ve ayağa kalkamaz. Kısa süre sonra hayatını kaybeder.
O kadar çok ders var ki çıkarılacak.
İnanmakla başlıyor, ama sadece sizin inanmanızla değil, yakınlarınızın, sevdiklerinizin, ailenizin de inanmasıyla.
Yakınınızdaki biri bir işe adım atacağı zaman siz “Başaracaksın” deseniz de haklı çıkarsınız, “Beceremezsin, yapamazsın” deseniz de…
* * *
Not: NUN Okulları’nı daha önce de ziyaret etmiştim. Gerçekten müthiş bir hayalgücü ile hayata geçirilmiş, bugün değil 50 yıl, 100 yıl ve katları yıllar sonraları için inşa edilmiş bir okul. Gidip Mehmet Öz’ü söyleşiye getirmeleri öğrencileri için çok büyük özgüven. Emeği geçenlerin ellerine sağlık. Davet eden değerli dostum, ablam Gaye Somuncu Yılmaz hanımefendiye ve tüm NUN Ailesine çokça teşekkürler.