Geçen Perşembe günü Sakıp Sabancı’nın ölüm yıl dönümüydü. Bana göre paranın şımartamadığı çok az insandan biri idi. Kayseri’de doğmuş, Adana’da büyümüş olmasını kendisinin bir avantajı olarak görüyordu. Kayserili olması ona ticaretteki maharetini, Adana’da büyümüş olması ona Anadolu insanının saflığını veriyordu.
Hayatta bilim adamına özendiğini defalarca bana söylemişti. Hatta “mümkün olsa da hayatta yerlerimizi değiştirebilsek” dediği olurdu. Bende ona “senin görevin iş hayatında başarılarını devam ettirerek yeni yeni tesisler kurmak, benim de görevim insan yetiştirmek” derdim. Kendisinin, pesimist olmamasına rağmen oğlu aklına geldiğinde yeis’e düşen bir karakteri vardı.
En büyük eksiklik olarak lisan bilmemesini gösterirdi. Ellili yaşlarında, Londra’da İngilizce öğrenimi için bulundu. Organizasyonu kendisi ile beraber, Berlietz School of Language’e giderek yaptık. Okulun ortaya koyduğu kurallara sadık kaldı. Kısa sürede kendisini ifade edebilecek yabancı dil bilme seviyesine ulaştı.
Dış ticaretimizi arttırma gayretleri içinde iş adamlarıyla yurt dışına yaptığımız seyahatlerin çoğuna katılırdı. Zengin olmasına rağmen uçakta turist sınıfında seyahat ederdi.
Ak Vasıflı Çelik fabrikasını kurma sürecinde bir gün Prof. Memduh Yaşa, Sakip Bey ve ben Japonya’ya gidecektik. Tarih belli olunca herkes farklı yerlerden geleceği için, biletleri farklı farklı sipariş etti. Prof. Memduh Yaşa first class bilet sipariş etmiş. Ben turist bileti almıştım. Sabancı da turist sınıfı almış. Hepimiz havaalanında buluştuk. Sakıp Bey Prof. Memduh Yaşa’nın first class bilet alışını normal karşıladı. Yolculuk 10 saati buluyordu. Sakip Bey benim turist sınıfında seyahatime biraz şaştı. “Arkadaş, profesörler first class da gider, sen niye gitmiyorsun” dedi. “Ben halimden memnunum” dedim. Ben kendisinin nasıl olsa first class da gidiyor düşüncesi ile soru sormadım. Uçağa bindiğimizde tesadüf yan yana düştük. Hayret etme sırası bana gelmişti. “Arkadaş sen niye first class’ta değilsin” diye sorduğumda “Ben bugüne kadar first class da hiç seyahat etmedim, bana göre de gereği yok” dedi.
Evet paranın şımartmadığı bir adamdı. Nur içinde yatsın, binlerce kişinin ekmek kapısı olan tesislerin kurulmasında öncülük etti. Renkli bir sima idi.