Hayatlarında dine hemen hiç yer ayırmamış bir aile ABD’de dini hoşgörüsüzlük ve şiddetin temsilcisi haline dönüştürülüverdi... Gece yarısı bir benzinci soygununa karışanlar ‘Boston Maratonu eylemcileri’ olarak takdim edildi.
Girişteki iki cümle bana değil, zor konularla uğraşmaya zaman bulabilen bir dostuma ait. ABD’yi yakından tanıyor bu dost ve CIA ile FBI başta olmak üzere istihbarat örgütlerinin nelere kâdir olduğu hakkında kanaate de sahip. Ona göre, Boston Maratonu’ndaki eylem tamamen yoldan çıkmış bir istihbarat operasyonu; her şey olup bittikten ve yarışmacılar ile izleyiciler gittikten sonra patlayacak tencereler erken harekete geçirilmiş...
“İş ters gidince, el altında tutulan bir Çeçen aile, sırf ‘müslüman’ oldukları için ‘kurban’ seçildi” diyor dostum...
Böyle vakalar bizde de olmuştu geçmişte... Ülkemizde ‘irtica tehlikesi’ bulunduğu kanaatini pekiştirmek için planlanmış bir ‘sözde eylemi’ hatırlıyorum. O dönemde televizyonlara fazlaca çıkan ‘lâik’ kimliği hayli belirgin bir ilâhiyat doçenti istihbarat örgütüne çağrılarak eğitilmişti. Eğitimi, içine C-4 yerleştirilmiş bir paketin patlatılmadan nasıl açılacağı konusundaydı.
İstihbarat örgütünün bir elemanı kitap içine yerleştirilmiş paketi kendileriyle irtibatlı birinin çalıştığı kargo şirketine teslim etmiş, o da adrese teslimi yakın takibine almıştı. Paket geldiğinde kızını yanından uzaklaştıran doçent eğitilmesine rağmen paketi yanlış açınca olan olmuştu.
Paket elinde patlayan doçent oracıkta hayatını kaybetti.
Türkiye günlerce ‘İslâmcı terör’ eylemi örneği olarak tartıştı doçentin evine gönderilen bombalı paketi... Gönderenler planları dışı ölümle biten eylemde kullanılan elemanlardan birini ortadan kaldırdı, diğerinin de izini kaybettirdi.
Dostuma göre Boston’da olan da böyle bir eylem... Patlama sonrası kimsenin burnunun kanamayacağı hesaplanarak hazırlanmış eylem üç kişinin ölümü ve 200’e yakın insanın kalıcı yaralar almasıyla sonuçlanınca telâş başlamış olmalı. O telâşla çevrede göz altında tutulan aile devreye sokulmuştur.
Otomobil tamircisi baba yedek parça aldığı yerden cebinde parasını ödemediği parçalarla çıkarmış... Kadın berberi anne bir mağazada hırsızlık yaparken yakalanmış... Çocukları benzin istasyonuna sevk etmek zor olmamıştır ‘B Planı’ uygulayıcıları için...
“Gerisi tamamen Hollywood senaryosu” dedi dostum...
Ne yalan söyleyeyim, dehşete kapıldım.
Olayı ilk öğrendiğim andan itibaren sağda-solda çıkmış haber ve yorumları dikkatle takip ediyorum. Gördüğüm şu: Amerikan medyası da resmi açıklamalardan kuşku duyuyor. Anlatılanları sayfalarına aktarıyor, ekranlarında tekrarlıyorlar, ama kuşkularını satır aralarına sindirmekten de kendilerini alamıyorlar.
Kırgızistan’da yaşayan aileyi Dağıstan üzerinden ABD’ye getiren hukuk diplomalı petrolcü amca dikkat çekiyor sözgelimi. Adam vaktiyle Graham Fuller’in kızıyla evliymiş; bunu Fuller’in CIA irtibatını düşündürecek biçimde kayda geçiriyorlar. Bir de yalnızca ‘Misha’ önadı bilinen bir tip çıkarıldı; Misha sonradan İslâm’ı kabul eden Ermeni asıllı bir gençmiş ve iki çocuğu radikalliğe o sevk etmiş...
Bunu gazeteler yazıyor...
Misha ortada yok, kim olduğunu bilen de yok... ABD’de bolca bulunan Ermeni asıllılar isyan halinde; “Bizden birinin müslüman olduğu şimdiye kadar görülmedi; hadi oldu diyelim, bir çırpıda radikalleşip başkalarını da baştan çıkarması nasıl mümkün olabilir?” diye soran onlar... Misha, söylenenlere bakılırsa, henüz 23 yaşındaymış...
Size de Hollywood’ta film haline getirilmek üzere bir kenara atılmış senaryo gibi gelmiyor mu bütün bu anlatımlar? Bana geliyor da...
ABD’de çok uzun zamandır ‘İslâmi terör’ olayı yaşanmamıştı. 11 Eylül (2001) olayı da unutulmaya yüz tutmuştu. “Hâlâ böyle bir tehlike var” amaçlı bir sözde eylem çığırından çıkınca, buna sebep olanlar, ortalığı karıştırmaya kalkışmış olabilir mi?
Dostum bu soruya “Oldu bile” cevabını veriyor...