Superman ve Batman serilerini birçok kez sinemada seyrettik. Bu hafta ikisini bir arada perdede göreceğiz. Batman v Superman: Adaletin Şafağı (Batman v Superman: Dawn of Justice) iki kahramanı karşı karşıya getirecek.
Hollywood’un en önemli filmleri süper kahramanlar üzerine olanlardır. Hatta onlar adına o kadar çok film yapılıyor ki tür olarak bilimkurgunun dışında tutmak bence artık daha doğru. Süper kahraman deyince de akla önce Superman sonra da Batman geliyor. Bu iki kahraman da DC Comics ürünü. Zaten bir Marvel bir de DC Comics bu kahramanları piyasaya süren.
Kurtarılmaya muhtaç insanlık
Benim gözümde bilimkurgu türü bu kahramanlardan daha üstün. Çünkü çok daha siyasi ve toplumsal inceleme ve göndermeleri içinde barındırır. Halbuki çizgi roman kahramanları aynı dar konunun tekrarıdır. Biraz da ham kalmış gençliğin iteklemesiyle popüler dünyanın yaşattığı bir türdür. Hele bu kahramanların yarattığı evrenleri önemseyenleri anlamam mümkün değil. Çünkü eninde sonunda ortada bir zavallı insanlık vardır, acizdir ve kurtarılmaya muhtaçtır. En kaba şekliyle iyi ile kötü bu insanlığı kurtarmak için savaşır. Bu savaşın ne adam gibi sebebi bellidir, ne de finali. Mesela Superman niye insanları korur? Birçok macerasında alttan alta bu konu da işlenmiştir. Superman en sonunda insanlığın özünün iyi olduğundan dem vurur ve her ne kadar insanlık savaşlarla dünyayı mahvetmiş olsa bile onun içindeki iyiliği görmeyi başaran kahramanımız büyük acılara dayanarak insanlığı kurtarır. Bu hikayelerde kötülerin sebepleri daha da ezikçedir. Güya para için yaparlar ama asıl amaç dünyayı ele geçirmektir. Para dışında bir insan dünyayı niye ele geçirmek ister o da meçhuldur ya... Neyse bazı kötüler daha da işi abartır insanlığı yok etmek isterler. İnsanlığı yok ettiklerinde kime kötülük yapacaklardır bu da ayrı bir mantıksızlık tabii.
Batman’e geçersek onun biraz daha sağlam bir öyküsünün olduğunu kabul etmeliyiz. Dünyadaki bir çok metropolde olduğu gibi yozlaşmış bir şehir olan Gotham’da gözlerinin önünde ailesi katledilir Bruce Wayn’in. Çocukluğundan itibaren hem uşağı hem de eğiticisi olan Alfred yetiştirmiştir onu. Gotham’ın en zengin ailesinin yalnız kalmış oğlu yarasalardan etkilenip, biraz da babasının peşinden giderek Batman karakterini yaratır. Özünde normal insandır ama parası sayesinde bilimin sınırlarını zorlayarak büyük güçler elde eder. Onun düşmanları daha çok bilindik mafya örgütleri veya dünya üzerine yayılmış suikast örgütleridir. Diğer çizgi roman kahramanlarına nazaran daha çok toplumun gerçek kirliliğiyle uğraşır. Öyle dünya dışı varlıklarla değil insanı sömüren ve daha çok kara para kazanmaya çalışanlarla savaşır. Superman ile Batman’in bu farklı hikayelerine rağmen en büyük benzerlikleri yalnız olmalarıdır. İkisi de farklı kimliklerin arkasına gizlenirler ve bir normal hayatları bir da süper kahraman olarak yaşamları vardır. Zaten her ikisinin de bir çok macerasında bu iki farklı kimliğin çatıştığını ve problemin özünün bir parçası olduğunu görürüz. Yani yalnızlıkları onların karakterlerinin bir parçasıdır. Bu hafta vizyona giren Batman v Superman: Adaletin Şafağı ise bu durumu bozuyor. İki yalnız kahraman bir kötü yüzünden karşı karşıya gelirler. Filmin kötü karakterleri aslında Superman dünyasına ait karakterlerdir. Lex Luthor ve General Zod Superman’in iki azılı düşmanıyken bu filmde de karşımıza çıkıyorlar. Bu anlamda Batman biraz konuk oyuncu gibi kalmış filmde. Yani iki kahramanın ortak hikayesinden daha çok Superman öyküsüne dalmış Batman ile karşı karşıyayız. Bu iki yalnız kahraman sonunda güçlerini birleştirdiklerinde bize de “Yalnızlık Allaha mahsus” demek kalıyor. Bu türü sevenler için filmin kalitesinin iyi olduğunu belirtmeliyim. Tam 154 dakika süren macera beni hiç sıkmadı. Ama yine de Superman ile Batman’in yalnızlığını seviyordum. Onun için bana biraz tatsız geldi hikaye.
Superman’in geçmişi
İlk defa 1938 yılında çizgi roman kahramanı olarak halkın karşısına çıkan ‘Çelik Adam’, pek çok uyarlama ile çizgi film formatında ve sinema perdesinde hayat buldu. Hiç kuşkusuz hafızalarımızda yer eden ve Çelik Adam’la özdeşleştirilen tek kişi Christopher Reeve’dir. 1978 yılında görücüye çıkan Reeve’li ilk Superman filmi büyük bir başarıya imza attı. Öyle ki üç Oscar adaylığı getiren film, çizgiroman severlerden tam puan almıştı. Üç devam filmi çekilen seride çıta giderek düşse de Reeve’li Superman filmlerinin daima gönlümüzde ayrı bir yerde olmuştur. 2000 sonrası ise birçok çizgi roman kahramanı gibi Superman de değişim geçirir. 2006’da Superman Return filminde Brandon Routh 2013’te ise Man Of Steel’de Henry Cavill Superman’i canlandırdılar.
Superman 1978, Superman 2 1980, Superman 3 1983, Superman Returns 2006, Man of Steel 2013
Superman’in öyküsü
Krypton gezegeni yok olmak üzeredir. Küçük bir bebek olan Superman’in anne ve babası onu bir kapsülle uzaya yollarlar. Kapsül uzun bir seyahat sonrası dünyaya, Kansas’taki bir kasabaya düşer. Kapsülü ve içindeki bebeği yaşlı ve çocuksuz bir çift olan Kent’ler bulur. Clark adını verdikleri ve kendi öz çocukları gibi sevdikleri çocuğun inanılmaz güçlere sahip olduğunu keşfederler. Büyüyüp Metropolis’e gelen Clark, burada süper kimliğini gizleyebilmek için bir gazetede işe girer. Kısa zamanda, dünyayla ilgili kötü emelleri olan Lex Luthor’la mücadele içinde bulur kendisini. Superman, gerçeği, adaleti ve dünyayı koruyacaktır.
Değişim geçiren karakterler
Filmde Clark Kent/Kal-el rolünde aktör Henry Cavill, bu rol için seçilmiş en doğru isim. Cavill’in mimikleriyle filmin duygusal atmosferine uyum sağladığını görüyoruz. General Zod rolünde Michael Shannon, sadece ölü vücudunun göründüğü anlarda filmde var. Ama yine de Superman’in en büyük düşmanı olmayı beceriyor. Amy Adams’ın Louis Lane karakterine belki de ilk etapta biraz mesafeli bakılabilir ama onun da elinden geleni yaptığı bir gerçek. Kevin Costner’ın duygusal baba Jonathan Kent’in hakkını verdiğini söylemeliyiz. Perry White’a farklı bakış açısı getiren Laurence Fishburne biraz geri planda kalmış durumda.
Batman’in geçmişi
DC Comics’in en özlü kahramanı, sinema tarihinde altı ciddi filmle onurlandırıldı aslında. Çizgiroman uyarlamaları esasen 1989’da Batman ile ciddiye alınmaya başladı. 1989 ve 1992 tarihli Tim Burton imzalı Batman ve Batman Dönüyor dikkatleri çekerek, çizgi roman estetiğinde çığır açtıklarını söyleyebiliriz. Bu seriyi ise, başarısız bulunan Joel Schumacher imzalı Batman Daima (1995) ve Batman & Robin (1997) tamamladı. Son film hem 11 dalda Razzie adayı olduğu hem de gişede beklenen geliri getiremediği için proje yaklaşık 10 seneliğine rafa kaldırıldı. Ancak 2005 yılında Christopher Nolan imzalı bir başlangıçla karşımıza çıktı. Batman Başlıyor, seriye bir ön bölüm katarak külliyatını genişletiyordu. Ancak 1989 tarihli Batman’in yeniden çevrimi gibi duran yeni film Kara Şövalye’nin o yapıta devam filmliği yapması, bir şekilde Batman mitolojisinin yeniden çevrimlere alan açtığını kanıtladı. Böylece Batman filmleri içinde iki tane birinci bölüm oldu. 2012’de The Dark Night Rises ise bu yeni Batman’in başarısını köklendirdi.
Batman’in öyküsü
Ailesinin gözleri önünde öldürülmesinin acısı ile büyük sanayi varisi Bruce Wayne, şehirden uzaklaşarak gizlice dünyayı dolaşır. Amacı adaletsizlikle savaşmak ve korkudan beslenenlerin korku duymasını sağlamaktır. Güvenilir uşağı Alfred’in dedektif Jim Gordon’ın ve müttefiği Lucius Fox’un yardımıyla Wayne, Gotham şehrine geri döner ve alt benliğindeki kahramanı serbest bırakır. Şehri tehdit eden sinsi güçlerle savaşmak için güç, zeka ve bir dizi yüksek teknoloji ürünü silah kullanan maskeli kahraman Batman doğmuştur
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Batman v Superman: Dawn of Justice
Yönetmen: Zack Snyder
Senarist: Chris Terrio
Oyuncular: Gal Gadot, Jason Momoa, Henry Cavill, Ben Affleck
Yapım: 2016, USA, 153 Dk.