Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier üç günlük bir program kapsamında Türkiye'deydi.
Alman Cumhurbaşkanını gelişinde İstanbul Valisi karşıladı. Türkiye Yüzyılını inşa etmek için çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihi öneme sahip kabuller, ziyaretler, mutabakatlar nedeniyle meşguldü. En son Bağdat'ta dünya ticaret yollarını değiştirecek mahiyette bir anlaşmayı imza altına aldı Erdoğan.
Bu esnada Alman Şansölye Sirkeci Garını, Masumiyet Müzesini, kalıcı evlerine geçmeye hazırlanan konteyner kentteki Gaziantepli depremzedeleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını ve CHP Genel Başkanını ziyaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini ziyaretin üçüncü gününde –dün- kabul etti Başkentte.
Bugün ülkesinde eleştirilerle yüzleşiyor olmalı.
BİLD: ERDOĞAN BİZİ CİDDİYE ALMAZ TABİİ
TOGG fabrikasını ya da İHA, SİHA, Kızıl Elma, KAAN gibi ileri teknoloji içeren üretimleriyle Türkiye'ye dünya savunma sektöründe lig atlatan, ihracat rekorları kırdıran şirketleri ziyaret etmedi Cumhurbaşkanı Steinmeier. Geniş temsil kabiliyetine sahip Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni de ziyaret etmedi. Teknofest gençliğiyle de buluşmadı.
Eleştiriler buradan gelmedi zaten.
Programının sündürülmüş, "hadi o da olsun, gelmişken bir de şunu göreyim" şeklinde doldurulmuş olması bir yana Türkiye gerçeğine uyumsuz bulunduğu için de eleştirildi Alman Cumhurbaşkanı.
Eleştirilerin bir ayağında "muhalefetten iktidar çıkarma arayışları" vardı, öbür ayağında döner!
İstanbul konsolosluğunda alkışlar gülüşler ve İmamoğlu'nun "I'm ok" tasdikleri eşliğinde yanında getirdiği o koca döneri kesip dağıttı Alman Cumhurbaşkanı!
Belli ki Türklere özgü bir yiyecek olan dönerin Almanya'ya giden Türkler sayesinde Almanların da sevip çokça tüketmesine atıf yapmak istemişti Alman Cumhurbaşkanı.
Lakin o atıf önce kendi ülkesinde beğenilmedi.
Erdoğan'ı sık sık negatif vurgularla kapak yapan Avrupa'nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild bile eleştirdi Alman Cumhurbaşkanını. "Erdoğan'ın bizi ciddiye almamasına şaşmamalı" şeklindeydi Bild'in yorumu.
İŞÇİ İSTEDİK, İNSAN GÖNDERDİLER!
Türkleri ve Türkiye'yi hakkıyla anlamakta zorluk çekiyor Almanya. Ya da anlamamakta ısrar ediyor. Yanlış ata oynuyor, yanlış kişilere başvuruyor. Uzak ve yakın geçmişimiz bunun sayısız örneğiyle dolu.
1961'de Türkiye'den iş gücü talep eden Almanya, ülkenin kalkınmasında alın teri bulunan ve 3,5 milyon nüfusuyla Almanya'daki en kalabalık "göçmen" grubunu oluşturan Türklerle ne yapacağını bilemedi uzun zaman.
Bu şaşkınlığın en veciz ifadesi Max Frisch'in "Biz işçi istedik, onlar insan gönderdi" cümlesinde saklıdır.
Makineleri çalıştıran işçilerin insan olduğunu, insani hakları ve ihtiyaçları olduğunu kavramakta o kadar gecikti ki, bugün yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla boğuşuyor.
2006 yılında Alman Dışişleri Bakanlığı'nın "entegrasyon çalışmalarını göstermek amacıyla" davet ettiği bir grup gazeteciyle birlikte Almanya'da gördüklerim hala yüreğimi burkar. Adı konularak yapılan entegrasyon çalışmasının bile ayrımcılık ve buram buram asimilasyon kokması Türklerin Almanya'ya neden "acı vatan" dediğini ispat etmeye yeter.
ERDOĞAN KARŞILIKLI ENTEGRASYONU SAVUNDU
Aradan geçen zamanda epey şey değişti tabii.
Misafir işçi statüsünden önce göçmene sonra Almanya'nın yerleşik vatandaşı pozisyonuna terfi etti Türkler.
İlk ve ikinci kuşaklar vatanına gömülmek istese de dördüncü kuşakla birlikte eğitim, istihdam, yatırım konularında Alman sisteminin bir parçası konumundalar.
Öte yandan Türkiye, AK Parti iktidarları döneminde yurtdışındaki Türklere güçlü biçimde sahip çıktı. İkinci vatandaşlık hakkını kazandırdı onlara.
Erdoğan gittiği her yerde Türklere "asimile olmayın, entegre olun", "bulunduğunuz ülkenin dilini, yasalarını iyi bilin ve uyun ama kimliğinizi ve değerlerinizi kaybetmeyin" diye salık verdi.
Bu kucaklayış büyük teveccüh gördü yurtdışındaki Türklerden.
Hatta öyle ki Almanya'nın efsane şansalyesi Merkel'in Almanya'daki Türklerle bir buluşmasında onlara mealen "ben de sizin Cumhurbaşkanınızım, beni de sevin" dediğini hatırlıyorum.
İSRAİL, PKK VE FETÖ TERÖRÜNE DESTEK
Buna rağmen ırkçılığın önü alınamıyor Almanya'da.
Dazlaklar hala cirit atabiliyor, nefret suçları işleniyor. Gerileyen insan hak ve özgürlüklerinin kullanım alanını genişletemiyor Alman demokrasisi. Bir yandan da PKK ve FETÖ terör örgütü mensuplarına koruma, faaliyetlerine zemin sağlıyor.
Üstelik kendisindeki sorun alanlarını görmeden Türkiye'ye parmak sallamaya cüret edebiliyor!
İsrail'in de en büyük destekçilerinden biri Almanya. İsrail'den daha İsrailci hatta.
II. Dünya savaşı yıllarında Yahudilere soykırım yapmasının suçluluk duygusuyla bu kez de Filistinlilere yönelik soykırımın suç ortaklığını yapıyor.
En az 15 bin çocuğu, 10 bin kadını feci şekilde katleden silahların yüzde 30'unu Almanya tedarik etti İsrail'e.
Bundan beter ne olabilir! Dibin dibi!
Hal böyleyken ne döner diplomasisi kapatır bu ayıbı, ne Şansölye'nin Masumiyet Müzesi ziyareti. Masumiyet müzede değil Gazze'de yaşıyor çünkü.