Dön. Hemen dön ve teslim ol. Bu iş bitti. Bak, işte itiraflar geldi. Çocuk yaşta almışsın ve onun içinden kendi komutanını gizlice dinleyecek, onun ensesine silah dayayacak bir adam üretmişsin. Kendi milletine tank namlusu doğrultacak, milletin seçtiği Cumhurbaşkanını yok etmek için yola çıkacak adam üretmişsin.
Adam, general olmuş, amiral olmuş ama düşünce mekanizması dümura uğramış. Senden “Abi”lere ulaşan bir zincir içinde dümura uğramış binlerce insanın zihin dünyası.
Ama işte, darbeye sürdüğün insanlar bir noktaya gelince itirafa başlıyorlar ve bütün dosya ortaya dökülüyor.
Bundan sonrası yok artık.
Milletle vuruşturdun bağlılarını. Bu bile, sana bağlananlara yapabileceğin kötülüklerin en kötüsü. Zihinlerini dümura uğratmak bir insanlık suçu ise, onları alıp robotlar halinde darbeye sevk etmek bir başka insanlık suçu. Adam Genelkurmay Başkanı’nın yaveri olacak ve darbeye sevk edilirken, komutanının kafasına silah dayarken, milletin üzerine bomba yağdırılırken, milletin Meclisi bombalanırken uyanmayacak... Ta ki yakalanıp, burnu sürtülünce jeton düşecek. Ürettiğin insan tipine bakıyor musun?
Bundan sonrası yok artık. İtiraflar peş peşe geldiğinde ne yapacaksın?
İki çıkış yolun var, ikisi de ihanetinin derin boyutunu gösteriyor.
Bir: Amerika veya başka herhangi bir dış güçle işbirliği yapıp, Tayyip Erdoğan’ı devirmek.
İki: Hala robotlar varsa onlara suikast yaptırmak.
Evet, ikisi de en derin ihanet anlamına geliyor.
Amerika ile el ele tutuşsan da gelip milletle vuruşacaksın, Allah korusun, bir suikast yaptırsan da, gelip milletle vuruşacaksın.
Görmüyor musun, her şeyi yıktın bitirdin. Toplumun hangi kesiminde “iyi” bir karşılığın var, görebiliyor musun? Yok, yok. En son darbe girişimi ile sadece nasıl çılgınlaşabileceğin örneklenmiş oldu.
Yurt dışındasın. Amerika’dasın. “Niye Amerika’dasın?”ın cevabı hiç kimsede olumlu bir gerekçe ile değerlendirilmiyor. Amerika’dasın ve on yıllardır asker içinde tırmandırdığın insanlar tarafından bir darbe girişimi gerçekleşti. Gel de anlat yönettiğin hareketin Türkiye için olumlu bir anlam taşıdığını... Var mı, kim inanır artık sana?
Dön ve “İşte geldim” de. “Hesap vermeye hazırım” de.
Henüz büluğa ermemiş çocukları almış, bugün general- amiral seviyesinde hala birilerine “Abi” diye saygı duyacak garip “bağımlılar” haline getirmişsin. Bir yerden bakıldığında onları bile bu ruh halleri içinde bir tür tedavi edilmesi gerekli kişiler olarak görmek mümkün.
Ya sen nesin?
Farkında mısın bu olan bitenin?
Hala sürdürülebilir bir yanı var mı girdiğin yolun?
İslam neresinde bu işin?
Türkiye’de, dindar toplum kesimlerinin en rahat nefes aldığı bir dönemde, bunu sağlayan siyasi kadrolara karşı savaş açıyorsun. En sonunda toplumun liderlerini yok etmeye kalkıyorsun.
Nedir bu hareketin nihai hedefi? Din neresinde bunun?
Bunu, hala bağlı “saf” insanlar olabileceği ihtimaliyle soruyorum. Ne diyorsun insanlara? “Siz Tayyip erdoğan’ı yok ederseniz, en büyük sevabı işlersiniz!” mi? Bu mu? Akıl, iz’an, insaf, hatta iman neresinde böyle bir yaklaşımın? 50 bin mermi yüklenmiş Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye gidenler, ne olacaktı yani Cumhurbaşkanı öldürülseydi, yüreğin mi soğuyacaktı?
Dön ve “İşte geldim” de. “Başkalarını değil, beni yargılayın”, de. “Bütün herkesin beyninde ben varım” de. Hiç olmazsa, hala kopamayan ve olan biteni içi ezile ezile izleyen bir kısım insan kurtulsun bu büyülenmeden.
Büyülenme, o kahrolası büyülenme esir alır insanların ruhunu. Onlar hala var, biliyorum. Acı onlara, insaf et ve serbest bırak. Özgürleşsinler. Bir kısmını darbe işinde kullandın, onlar cehennemin yolunu tuttular, başkalarını daha kötü işlerde kullanma.
Amerika’dan özgürleşebiliyorsan, gel Türkiye’nin adaletine sığın. Türkiye’de ölmek son onur olur. Hiç olmazsa onu kaybetme.
Bu mübarek topraklara yaşattığın acılar yeter artık. Sokaklara akan insanların yüreğinde nasıl bir fesat sembolü haline geldiğini düşün. Yok artık bunun sonu.
Burada Müslüman bir ülke var. Otoriteye tabi olacaksan, bu Müslüman ülkenin otoritesine tabi ol. Kendi büyülenmeni çöz ve teslim ol.