Birkaç bin militanla başlayıp uygun kuru ortama benzin dökerek Ortadoğu’yu görülmedik kaosa sürükleyen IŞİD nereden çıktı? Son olarak IŞİD’in, -af buyrun- don lastiğinden çıktığı bildiriliyor... Bildiğiniz don lastiği, IŞİD’in kuruluşunda meğer çok önemli rol oynamış.
Biraz geriye gitmemiz gerekiyor:
Londra’da yayınlanan The Guardian gazetesi, örgütün eski çekirdek kadrosundan bir militanı konuşturmuş... Anlattıkları hayret ve dehşet dolu... Örneğin IŞİD’in doğum yeri, Irak’ın işgalinden sonra Amerikan ordusunun Irak’ta kurduğu esir kampı. Örgüt bu kamplara kapatılan militanlarca kurulmuş.
Abu Ahmed kod adlı bu militan mealen anlatıyor: 2004’te beni Um Kasr yakınındaki Bakka esir kampına getirdiler. Kampta önce korktum, sonra baktım ki herkes militan, bazısı tanıdık. Kısa zaman sonra da fark ettik: Bu kamp bizim örgütlenmemiz için çok güzel bir ortamdı. Kendi başımıza bu kadar kalabalık kadroyla dışarıda bir araya gelmeye kalksak, yakalanırdık. Kampta güvenlik içinde bir aradaydık. Üstelik El Kaideciler de birkaç yüz metre ötedeydi.
Hesapta ceza diye ve dış dünyadan uzak tutulmak için kampa atılan militanlar, buranın gayet uygun örgütlenme ortamı olduğunu fark ediyorlar.
Aynı kampta IŞİD’in lideri El Bağdadi denen hokkabaz da vardır, ancak o zaman İbrahim Bin Awwad olarak tanınır ve sıradan militanlardan biridir. İçeride kaldığı süre boyunca Bağdadi, kendini kenarda tutar, lider havasına girer. Abu Ahmed’e göre gruplar arasında anlaşmazlık çıkınca, Amerikalı subaylar Bağdadi’yi arabulucu olarak kullanır. Bağdadi kampta serbest dolaşma ve istediği koğuşlara gitme konusunda da ayrıcalıklara sahiptir. Abu Awad’ın şu sözü, kaş kaldırtacak nitelikte: ‘’ABD Ordusu Bağdadi’ye çok saygı duyardı.’’
Bu yazıya göre Bağdadi, Şubat 2004’te Felluce’de yakalanıp kampa kapatıldı, aralıkta da salıverildi... Diğer militanların çok daha uzun kaldıkları biliniyor.
Ancak militanların hepsi günün birinde serbest kalacaklarını biliyordur. Kampta da rahatları yerindedir. Bu süreyi, toplanıp örgütlenmekle geçirirler. Bu arada Irak’ta ABD için esas sorun, yerel El Kaide koludur... Herkes El Kaide’ye odaklanınca Bağdadi ve diğer Sünni ‘prensler’ kenarda kalırlar, dikkati çekmezler.
Kamptan çıktıktan sonra militanların birbiriyle nasıl tekrar temas kuracakları meselesi de konuyu iç çamaşırına getiriyor...
Militanlar birbirlerinin adres, telefon numarası gibi detaylarını, kampta giydikleri donların geniş lastikli kısımlarına yazarlar. Enli don lastiği altında dikkati çekmeyen bu adresler, dışarı çıktıktan sonra militanların birbirini bulmasını sağlar. Tabii ki bu donlar olmasaydı da militanlar yine birbirlerini bir şekilde bulacaktı. Ancak don lastikleri IŞİD’in telefon rehberi oldu.
Gerçi militanların Irak’taki ABD esir kampına girişleri 2004, çıkışları en geç 2009... Bağdadi’nin yeni kimliği, kol saati ve show’u ile medyada ortaya çıkması: 2014... Aradaki 5 yıllık süre, don lastiği ya da esir kampı hikayeleriyle açıklanamayacak kadar uzun.
Irak hükümetine göre de, IŞİD’in 25 prensinden 17’si 2004-2011 arasında ABD esir kamplarına yatmış. Ancak hepsi don lastiğiyle hemen birbirini bulsa da, arada geçen sürede bilinmeyen bölümler var.
Her durumda bu hikayeleri anlatan Abu Ahmed’in yorumu ilginç: ‘Irak’ta ABD hapishanesi olmasa, IŞİD de olmazdı. Bakka kampı bir fabrika gibiydi, hepimiz orada yetiştik.’
Hikayenin diğer tarafı da Şam’ın bu militanları nasıl destekleyip beslediği... Yani elbirliği ile bir bataklık yaratılmış, şimdi de o bataklıkta büyüyen canavarların yarattığı bela ile uğraşıyoruz.