Trabzonspor-Beşiktaş maçında, karşılıklı atılan 7 gole rağmen; savunmaların eleştirilmemesi, süper geçen maçın hatırınadır... Gerçekten de müthiş bir mücadeleydi.
Karşılıklı hızlı ve hırslı, azim ve hacim yüklü taraflar; Türkiye’de çok nadir rastladığımız iyi futbolu sergilemede cömert davrandılar. Trabzon seyircisi, son saniyede gelen şok yenilgiye rağmen; o ana kadarki olgunluğunu ve sükûnetini bozmadan, sonucu kabullendi. Herhangi bir taşkınlık yapmadı... Bunun temel nedeni, sahada sergilenen karşılıklı mücadeleye karşı duyduğu saygıydı. Saygı, hoşgörü ve anlayışı da getirdi. Yenilgiye tepki vermedi.
***
Ancak Beşiktaş açısından ortada bir sıkıntı var. Yenilen gollerdeki savunma zaafı, önümüzdeki Lyon maçında ciddi bir handikap konumunda... Fransız takımı, gerçi sahasındaki son lig maçını farklı kaybetti ama; kanatlardan hızlı akma yeteneğini hâla koruyor. Yenilgisi, Beşiktaş maçına aşırı derecede yoğunlaşmaları ve Lorient maçında (Lacazette gibi) bazı önemli futbolcularını saklamasından kaynaklandı. 4-1’lik skor, tamamen yanılsamadır. Bu sonuçtan umut çıkarmayın. Perşembe gecesi, hızıyla baş döndüren bir rakiple karşılaşacağız. Aldanmayın!
***
Beşiktaş; Marcelo-Atiba-Adriano üçlüsüyle, “Efsane Dönem” denilecek bir süreci yaşıyor... Lyon’u geçerse, bu süreç resmen tescillenecek. Fakat bunun için; yaşadığı tarihsel döneminin gerektirdiği kadar cesur, ama rövanşa umut aktarmayı başaracak kadar kontrollü ve her türlü inisiyatif tercihlerine hazır olacak kadar özgüvenli olmak zorunda...
Bunu Fransa’da efektif şekilde harmanlandığı zaman, tarih yazmak için eline kalemi alabilir.
Yaz dostum!
***
Galatasaray’ın zamanında yaptığını senin de yapabilmen için, aha sana bir fırsat... Vur dostum!
Korkarsan korktuğun başına gelir... Benim, bu durumlar için kendime ait özgün bir özdeyişim vardır. Şöyle derim:
“Cesaret hiç korkmamak değildir... Ne zaman korkulmaması gerektiğini bilmektir. Don Kişotluk ise; zaten korkulmaması gereken zamanlarda, korkmadığını ispata çalışmaktır.”
Don Kişot değil, kahraman ol Beşiktaş!