HDP-CHP çizgisinin “Afrin operasyonu”ndan duyduğu rahatsızlık, politik itirazcılığın ötesinde, ciddi bir “milli güvenlik sorununa” işaret ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “fakir fukaranın çocukları ölmesin” çağrısı anlamsızdır.
Fakir fukaranın çocukları da, zenginlerin çocukları da, hatta çoğu zaman “imtiyazlı” addedilen okumuş yazmış kesim de, savaşlarda ve vatan savunmasında hayatını kaybediyor, kaybedecek.
Denilebilirse, yüz yıllardır “ölerek” ve “eksilerek” varlığımızı sürdürüyoruz.
Müstevli, yüzyıllardır, Avrupa ve Balkanlardaki varlığımıza karşı bir “süpürme harekâtı” yürütüyor. Sığındığımız şu kara parçasında bile rahat yüzü göstermiyor.
Balkanlarda ve Çanakkale’de ölenlerin sınıfsal aidiyeti yoktu.
Milli Kurtuluş Savaşı’nda ölenlerin de yoktu.
Zenginiyle, fakiriyle, okumuş yazmışıyla hepsi bu memleketin evlatlarıydı.
Ne olacaktı yani?
Müstevlinin üzerimize saldığı terör örgütlerinin sistematik saldırılarına karşı “hayatta kalma” seçeneğini mi devreye sokacaktık?
Bu saldırılara karşı koymayacak mıydık?
Kılıçdaroğlu boş konuşuyor.
Madem fakir fukaranın çocukları ölmesin istiyor, “hendekteki arkadaşlarına” da bir çağrıda bulunmalı, “Sağda solda bomba patlatıyorsunuz, yollara mayın döşüyorsunuz, karakollara saldırıyorsunuz, kalabalıkların üzerine canlı bomba salıyorsunuz. Öldürdükleriniz hep fakir fukaranın çocukları. Bunu yapmayın!” demeli ve bunu yapanlara karşı esaslı bir “politik çıkış” gerçekleştirmeli.
Kaç yıldır gazetecilik yapıyorum, siyaset gündemini izliyorum, bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından, “PKK terör örgütüdür” cümlesini duymadım.
Niye duymuyoruz?
Değil midir?
PKK bir terör örgütü değil midir?
Dış dünyanın himayesiyle varlığını sürdürmemekte midir? Dış dünyadan aldığı silah desteğiyle “bağımsızlığımıza” ve “sınır güvenliğimize” dahletmemekte midir?
Bunu neredeyse bütün dünya kabul ediyor.
Hatta terör gruplarını silahlandıran Amerika bile kabul ediyor ve utangaç bir biçimde de olsa, “Evet, PKK bir terör örgütüdür” diyor ama Kemal Bey’den ses yok.
Biz bugüne kadar “yurtsever” Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından, bağımsızlığımıza ve sınır güvenliğimize yöneltilmiş tehditlere karşı şöyle esaslı ve içimizi serinletecek bir çıkış duyamadık.
Neden?
Neden terör gruplarına karşı yürütülen operasyon bu arkadaşımızı ve onun işbirliği tesis ettiği Heval’leri geriyor?
Cevap bekliyoruz!
HAMİŞ
En son 1950’lerde intişar etmiş “İnce Memet”i okuduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, bize kitap önerisinde bulunuyor:
Soner Yalçın’ın “Saklı Seçilmişler” adlı kitabını mutlaka okumalıymışız.
Herkes okumalıymış.
Bütün partililer okumalıymış.
Hadi partililer ve partisizler olarak okuyalım da, sen bu kitabı önce “Canan Kaftancıoğlu” adlı problemli ve arada kendini tutamayıp seksist paylaşımlarda bulunan o tuhaf İl Başkanı’na okut.
Soner Yalçın kitabında, “bir büyük tehlike” olarak domuz etini işaret ediyor ve bize “çaktırmadan” bu eti yedirdiklerini yazıyor. Sonra da “Aman dikkat” filan diyerek birtakım uyarılarda bulunuyor.
Senin Canan’ının avenesi ise, sosyal medya hesabından, çeyrek domuzu 7 dakikada nasıl mideye indirdiklerini (fotoğrafıyla birlikte) anlatıyor ballandırarak. (Çeyrek domuzu 7 dakikada yemişler. Midesiz herifler!)
Sen bu “büyük tehlike”ye karşı önce Canan’ını uyar.
Biz zaten kitap okuyoruz.
Zaten domuz eti yemiyoruz.