Aralarında Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Yüksekdağ’ın da bulunduğu 13 milletvekili hakkındaki 20 fezleke dün Meclis Başkanlığına sunulmak üzere Başbakanlığa gönderildi. İlk elde işlem görenler bunlar olsa da savcıların düzenlediği fezleke sayısı 600’ü çoktan aştı.
“Milletvekili olmak suç işlemeye engel olmadığına göre, yargılamaya da engel olmamalı” gibi çok temel bir adalet arayışından hareket edilse de konunun güncellenme nedeni malum: PKK barış ortamını kanla ve ilanla bozarken, HDP de emir-komuta zinciri içinde Kandil’e bağlı olduğunu vekil vekil aşikar etti.
Fezlekeler, hangi vekilin hangi suçtan yargılanacağını somutlaştırıyor.
Başka sebepler de var elbette dokunmanın yolunu açan. Kimsede tahammülün kalmaması... Suç-ceza dengesi işlesin talebi... Hakikat aşikar olduğuna göre adalet de sağlansın isteği...
Dokunulmazlık bahsi ilk açıldığında doğrusu ben de ikircikliydim. “PKK-HDP hattı sadece askeri değil siyasi ve ahlaki olarak da kaybetti, ‘insan öldürerek siyaset yapma anlayışı’ hak ettiği gibi gebermek üzere, dokunmak PKK’ya hayat öpücüğü olabilir, bırakın gebersin” diyordum.
Zamanla kanaatim değişti. Şöyle ki:
- Bölge halkının sahip çıkmadığı suça ve suçlu vekile, Türkiye toplumu ve hukuku neden sahip çıksın? Bu soruydu, ya HDP vekilleriyle bölge halkı arasında gerçek siyasi bir bağ varsa deyip “aman Kürtler incinmesin” fikrinin ince gülüne tutunan. İşte o gülü soldurdu PKK-HDP.
- Suçlu vekiller yargılansın ve suçlu iseler cezalarını çeksinler ki, siyasetin yolu açıkken silahı seçmenin marifet-siyaset olmadığı görülsün. 1993’teki dokunma ile bugünkü durum arasındaki devasa farkları göremeyene laf anlatmaya gerek yok.
- Suç ve ceza genel kavramlar iken suçlular arasında fark gözetmek, bazılarına suç işleme ve ceza görmeme imtiyazı vermek değil midir? Terör suçu işleyen herkes gibi bırakın PKK’lı HDP’liler de cezalandırılsın.
- PKK ülkenin bir bölgesini işgal edip hendekler ve el yapımı patlayıcılarla hayatı Kürtlere zindan ederken HDP parti olarak PKK siyasetini savundu, halkı serhildana çağırdı. Hakkını yemeyelim, Altan Tan dışında. Adı geçen vekiller ise PKK’lıları ve PKK’ya silah taşımayı, Türkiye’yi PKK’nın tükürüğüyle tehdit etmeyi, sırtını PKK’ya dayamayı, canlı bomba eylemlerini övmeyi seçti.
- İmralı tutanaklarında açıkça görüldüğü gibi HDP vekillerinin ismi Kandil tarafından belirlendi. Hatırlanacağı gibi Öcalan HDP grup başkanvekili İdris Baluken’e soruyor, “vekil aday listesini kim yaptı”. Baluken “PKK başkanım” deyince Baluken’i fırçalıyor Öcalan: Bari kendi aranızda istişare etseydiniz!
- Dokunulmazlık “millet vekili” için olmalı, “PKK vekili” için değil. Sorunları siyasetle çözsün diye için seçilen vekiller eğer siyaseti değil silahı seçmişse, siyasi temsil gereği icat edilen koruma zırhı elbette ki üzerlerinden alınmalıdır.
- HDP’nin kendisinin bildiğini halktan saklamanın, PKK ve Öcalan’ın “PKK vekili” dediğine “millet vekili” demekte ısrar etmenin kime ne fayda var? Bırakın Türk Yargı Sistemi PKK mensupları arasında eşitliği sağlasın.
- 500’den fazla şehidimizin, kendi vatanında mülteci konumuna düşen yüz binlerce kardeşimizin olduğu bir evredeyiz. Bunlar olmamış gibi davranamaz, başımızı öteye çeviremeyiz.
- Milletvekilini koruma fikri, fikrî anlamda bir idealdir. Fikri ve yasal olarak tanımlanan “ideali” gerçekten koruyabilmek ise reel durumun, ideali çürütmesine izin vermemeyi gerektirir.
Ezcümle: Değil mi ki, terörü destekleyen vekiller yüzünden bu kadar insanımızı toprağa verdik. Değil mi ki, aileleri, sevenleri, tüm Türkiye adaletin tecelli etmesini bekliyor. Bırakın katilin ortakları da hak ettiğini alsın.
Biri Kılıçdaroğlu’nu uyarsın!
Kılıçdaroğlu dün grup toplantısında Karaman’da cinsel istismara uğrayan beş çocuğun avukatlığını yapan Cihat Gökdemir’le yaptığım röportaja atıf yaptı. Lakin anladım ki meseleyi hiç anlamamış. Kendisine nacizane tavsiyem, kulağına fısıldayanları dinlemeyip röportajın tamamını okuması. Yandaşı medya gerçeği gizliyor ama Ensar ve Kaimder soruşturuluyor şu an. Yargılanmalarını istiyorsa şayet gidip müdahil olsun davaya.