Sosyal medyada bir hastane gözlemimi paylaştım.
“Hastanede izliyorum, 60 yaşındaki hastaya "Ooo aferin ya, iyi gidiyorsun bravo sana, sana şimdi bir ilaç vereceğim bunu düzenli al tamam mı?" diyen doktor 35 yaşlarında. Doktorların, hastasının yaşı kaç olursa olsun "Sen" diye hitap etmesinin özel bir sebebi mi var bilmediğimiz?”
Hiç beklenmedik derecede geri dönüş oldu bu paylaşıma. Bana kızanlar oldu, bana kızanlara kızanlar oldu, “Yalnız değilmişim” diyen çok sayıda insan oldu, hekimlerimizin bazıları tespitimi haklı bulurken bazıları ateş püskürdü. Sağlık bakanlığını etiketleyerek “Bu tweet insanları doktorlara karşı kışkırtıyor, gereğinin yapılmasını rica ediyoruz” diye yazan bile oldu.
Sağlık bakanlığının bu şikayeti dikkate alması durumunda ne yapacağını bilemiyorum.
Sorduğum soru oldukça basitti aslında.
Gerçekten de, belki hastanın bakışı, konuyu ele alışı, doktorunu önemseyiş seviyeleri itibarıyla bu hitap şekli bir yöntemdir. Bilemiyoruz. Bunu öğrenmek istedim.
Örneğin Türkiye’nin önde gelen psikiyatrlarından Prof. Dr. Erol Göka şöyle bir yanıt vermiş: “Hastalarımıza "sen"diye hitap etmenin hiçbir olumlu yanı yok ve tamamen yanlış. Bu tip uyarılar ne güzel, hatalı meslektaşlarımızın davranışlarını düzeltmelerine yardımcı olabilir. Teşekkürler.”
Muhteşem bir kemâlât, dışarıdan bir gözlemden bile fayda çıkarmaya çalışan bir akılcılık.
Ancak kimi doktor dostların ve doktorların hitabından, yaklaşımından oldukça rahatsız olan hasta ve hasta yakınlarının yanıtları hayli düşündürücüydü. Demek ki burada anlamlandırılması gereken bir nokta var.
İnsanız. Hata yapabiliriz. Hatalarımızı düzeltmenin birincil yolu da insan olduğumuzu ve hata yapabileceğimizi bilmek.
Bir mesleğin alışkanlıkları, davranış biçimleri tartışılabilir. Üslubunca sorulabilir.
Paylaşımımda kelimeleri özenle seçmeye çalışmış olmam da bundandır. Öğrenmeye çalıştım çünkü, doktorluk yapmadığım için bilemem.
Ama bu tweet’e bile “Doktora şiddet var” diyen, “Halkın doktorlardan nefret etmesine sebep oluyorsunuz” diyen, “Tüm doktorları töhmet altında bırakıyorsunuz” diyen, Sağlık Bakanlığını göreve çağıran doktorlar varsa durum gerçekten ciddi demektir.
Emek verilen, alınteri dökülen her meslek kutsaldır. İnsana hizmet eden her meslek kutsaldır. Bu kutsallıkları ölçüştürmeye, kıyaslamaya kalkarsak çıkacak sonuç bizi çok yanlış yönlendirebilir, diğer insanlardan, diğer mesleklerden daha üstün görmemize sebep olabilir.
Hâdimi (hizmetinde) olduğumuz insanların hâkimi olarak görmeye başlama tehlikesi var.
Hiçbir meslek eleştiriye kapalı olmamalı. Hiçbir meslek, kendi hedef kitlesi olan insanları avam tabaka olarak görmemeli. Kusursuzluk Allah’a mahsus.
Her meslek gibi, sevgili doktorlar, siz de mesleğinizi açın eleştirilere. Bırakın insanlar gözlemlerini söylesinler, fikirlerini beyan etsinler. Faydalı olanları alın. Gerisini bırakın. Ne çıkar yani?
Sevgili doktor dostlar, kızmayın, kırılmayın. Sizi seviyoruz.
Ama eleştiri olmadan gelişim de olmaz.
* * *
Ali Fatinoğlu noktayı koymuş!
1987'den beri faaliyet gösteren, 7 şirkette 500 milyon TL büyüklüğe sahip Fatinoğlu Holding Başkanvekili Ali Fatinoğlu Akşam Gazetesi’nden Şenay Büyükköşdere'nin sorularını yanıtlamış.
Kimilerinin “ne yapsam da hiç zarar görmeden krizi atlatsam?” hesapları yaptığı, kiminin “param hangi ülkede daha güvende olur” dediği, döviz kurları alımla yükseldiği halde sırf kendisini kurtarmak için olanca parasıyla döviz alanlara inat…
Ali Fatinoğlu noktayı koymuş.
Demiş ki; “Bugün siyaset yapma zamanı değil. Vatanımız saldırı altında. Döviz yükseliyorsa bunun nedeni Türk parasıyla döviz alınması. İlle de ne yapılması gerektiğini hükümetin bize söylemesine gerek yok. Söylüyorsa de buna destek vermemiz lazım. Yabancıların istediği herkesin paniğe kapılması. Malesef içimizde vatan hainleri var. Ama bazı vatanseverler de maalesef bilmeden onlara fayda sağlıyor. Felaket senaryoları yaratıp, sosyal medyada dolaştırıyorlar. Oysa gün birlik olma günü. Ekonomik savaşı ülkemizin kazanmasını sağlayalım, sonra yine siyaset yapılsın. Ama bugün o gün değil. Çünkü ülkemiz olmazsa biz de olmayız.”
Tüm iş alemimize örnek olmasını diliyorum.
Memleket batsa, servetini ve kendisini kurtarabilen, kaçabilen mutlu mu olacak?
Huzurlu olabilecek mi?
Bu saatten sonra sadece kendisini düşünenler kapkara bir karalama gibi yazacaklar tarihe kendilerini.
Tebrik ederim Ali Fatinoğlu, helal olsun.