SOSYAL medyada paylaşılan ve pek çok genç meslektaşımızın moralini bozan, “Tıp Fakültesi’nde 6 yıl okudun parasını ben verdim” mealinde bir yazıyı, yazan kişinin zekâ özrüne bağlayıp çok ta önemsemedim. Ama meslektaşlarımın da vergileriyle yayın yapan TRT’de sağlık personeline uygulanan şiddeti özendiren bir program görünce, bu hafta ki yazımda bu konuya değinmek istedim. Her şeyden önce şunu belirtmekte yara görüyorum, bu yazıyı bir doktor, bir sağlıkçı olarak değil bir vatandaş olarak kaleme alıyorum. Onun için tıp eğitiminin uzunluğundan, zorluğundan, meşakkatlerinden falan bahsetmeyeceğim. Sizlere vatandaşı bekleyen, ciddi sorunları anlatacağım.
Az çok yurt dışında bulunmuş, çalışmış ve o ülkelerin sağlık sistemini izleme şansını bulmuş bir doktor olarak şunu rahatlıkla ifade edeyim ki, Türkiye’de belli bir kalitede sağlığa erişim, pek çok ülkenin çok ilerisinde. Bugün sağlık konusunda en üst düzeyde olan ABD’de dahi sağlığa erişim, hele tam bir sosyal güvenceniz yoksa Türkiye kadar değil. Şu an ‘hadi canım’ deyip burun kıvırdığınızı hissediyorum ama işin gerçeği filimler de izlediğiniz gibi değil, hele bir de yeterli sağlık harcaması yapacak gücünüz yoksa hiç değil. Yaklaşık 17 milyon insanın yeşil kartlı olduğu ve sağlığı büyük ölçü de devlet in finanse ettiği ülkemiz de bazı yönlerini beğenmeseniz de, işleyen bir sağlık sistemi mevcut. Her ne kadar kabullenmek hoşunuza gitmese de, bir şekilde işleyen bu düzende aslan payı, yüreği ile çalışan, kendini mesleğine adamış başta doktorlar ve hemşireler olmak üzere tüm sağlık personelinde.
12 Eylül darbesiyle başlayan ve son zamanlar da artan, doktoralara ve diğer sağlık personeline karşı şiddet ve itibarsızlaştırma bu meslek grubunda belirgin bir moral bozukluğu ve yılgınlık oluşturmuş durum da. Genç doktorların seçtiği ihtisas dallarına bakıldığında, eskiden çok revaçta olan cerrahi dalların artık tercih edilmemesi son derce ürkütücü. Bunu sadece cerrahi dalların ağırlığı ile açıklamak da mümkün değil. Doktorluk, motivasyon gerektiren bir iş, her dakika şiddet görme potansiyeli olan, hakarete uğranılabilen bir meslek grubunda motivasyon kalmaz. Hastasından korkan ve korunma duygusuyla hareket eden doktordan hiçbir fayda gelmez. Ayrıca yılmış insanlardan kendilerini geliştirmeleri, mesleklerine adanmaları da beklenmez. Bu meslek te adanmadan ve iş olarak değil bir yaşam biçimi olarak görülmeden tam olarak yapılamaz. Yıllardır, bu ülke de rating uğruna bu meslekte olabilen bir takım hatalar abartılıp ortaya konurken, sabahlara kadar bin bir fedakârlıkla çalışan meslektaşların çabaları görmezden gelindi, ama artık buna bir dur demenin zamanı geldi. Eğer toplum ve devlet olarak gereken önlemleri almazsak, sağlık çalışanlarına gerekli değeri vermeyip, gerekli saygıyı göstermezsek gün geldiğin de ameliyat olacak bilgili bir cerrahı, eviniz de kalp krizi geçirirken müdahale edecek donanımlı bir 112 doktorunu bulamayacağız. Benden uyarması!
Sağlıklı bir hafta diliyorum.